İlm-i Ahvâli’r-Ruh-Ruh Hallerinin İlmi 1327/1911’de ilk yayımlanışından 108 yıl sonra ilk kez okurlarımızla buluşuyor. Eser, Ahmed Hilmi’nin kurucusu olduğu Hikmet Matbaa-i İslamiyesi’nde basılmıştır. İlk Osmanlı üniversitesi olan Darülfünûn-ı Osmanî’de tedris edilen bu eserin, sadece bir ders kitabı mahiyetinde yazılmadığını kitap girişindeki *Birkaç Söz* başlığı altında yer alan Ahmed Hilmi`nin takdiminden öğreniyoruz: *Eserden memul olan istifâdenin yalnız Darülfünûn’un mümtaz talebelerine has ve münhasır kalmaması için mümkün mertebe vâzıh ve sade bir lisanla yazılmasına çalışılmıştır.*
*Her insan, vicdanında bulduğu hakikati söylemek borcundadır.* diyen Ahmed Hilmi’nin kaleme aldığı bütün külliyatının temelinde bu düşünce yatm
Tükendi
Gelince Haber Verİlm-i Ahvâl-i Rûh-Ruh Hallerinin İlmi 1327/1911’de ilk yayımlanışından yaklaşık 110 yıl sonra ilk kez okurlarımızla buluşuyor. Eser, Ahmed Hilmi’nin kurucusu olduğu Hikmet Matbaa-i İslamiyesi’nde basılmıştır. İlk Osmanlı üniversitesi olan Darülfünûn-ı Osmanî’de tedris edilen bu eserin, sadece bir ders kitabı mahiyetinde yazılmadığını kitap girişindeki “Birkaç Söz” başlığı altında yer alan Ahmed Hilmi`nin takdiminden öğreniyoruz: “Eserden ümit edilen istifâdenin yalnız Darülfünûn’un mümtaz talebelerine has ve münhasır kalmaması için mümkün mertebe vâzıh ve sade bir lisanla yazılmasına çalışılmıştır.”
“Her insan, vicdanında bulduğu hakikati söylemek borcundadır.” diyen Ahmed Hilmi’nin kaleme aldığı bütün külliyatının temelinde bu düşünce yatmaktadır. Onun vicdanında bulduğu hakikat, Tanzimat’la birlikte yön değiştiren bir topluma muhatabı olduğu değişim karşısında taklitten uzak durmasını öğütlemektir. Onun, bütün tavsiyeleri, öğütleri ve ortaya koyduğu düşünceler, salt tarafgirlik anlayışı içerisinde körükörüne bir savunma tarzı ve üslubuyla değil, aksine ilmî usûlle işlenmiş tatminkâr bir fikri hesaplaşma şeklindedir. Böylece ortaya koyduğu görüşlerin teorik altyapısını göstererek tahkiki neticelerini aktaran yazar, modernleşme hareketi ile geleneksel kurumlar arasındaki çatışmada izlenmesi gereken yol ve yönteme taklitten uzak bir düşünce yapısının hakim olmasını ister. Ahmed Hilmi, düşünce eserlerinde Auguste Comte, Descartes, Kant, Spinoza, Leibniz… gibi filozofları karşısına alır, sorular sorar ve İslâm düşüncesinden aldığı donanımla cevaplar verir. O, bu tutumuyla, Batı düşüncesi karşısında kompleksten kaynaklanabilecek taklitçiliğe karşı ne toptan ret ne de toptan kabul tavrı sergiler; hiçbir zaman eleştirel-sorgulayıcı tavırdan ayrılmaz.
Ruh Hallerinin İlmi bu amaç ve yöntemle kaleme alınmış olup, psikoloji ilminin önemini, tarifini, usûlünü ve konularını içeren bir eserdir. Eser, 19. yüzyıl sonunda bütün ilimlerin anası kabul edilen “felsefe”den kopup bağımsızlığını henüz ilan eden Psikoloji’nin incelendiği ilk Türkçe kaynaklardan biridir.