Türk edebiyatında hakkında en fazla şiir yazılan şahıs kuşkusuz Hz. Peygamber’dir. Yüzyıllar boyunca onun hemen her yönü Türk şiirinin konusu olmuştur. Ona dair hissedilen sevgi, saygı, özlem, hürmet, muhabbet, tazim gibi pek çok duygu bu manzumelerde sırlıdır. Öte yandan Hz. Peygamber’in şiire ve şaire Ka’b b. Züheyr nezdinde iltifat etmesi de ayrıca dikkate şayandır. Bu sebeple klasik şairlerimiz na’t yazmayı adet haline getirmişler ve bunu bir onur vesilesi saymışlardır. Mevlid yazmak da aynı minvalde kabul edilmiştir. Böylece “bülbülün kırk türküsü vardır kırkı da gül üstüned
Tükendi
Gelince Haber VerTürk edebiyatında hakkında en fazla şiir yazılan şahıs kuşkusuz Hz. Peygamber’dir. Yüzyıllar boyunca onun hemen her yönü Türk şiirinin konusu olmuştur. Ona dair hissedilen sevgi, saygı, özlem, hürmet, muhabbet, tazim gibi pek çok duygu bu manzumelerde sırlıdır. Öte yandan Hz. Peygamber’in şiire ve şaire Ka’b b. Züheyr nezdinde iltifat etmesi de ayrıca dikkate şayandır. Bu sebeple klasik şairlerimiz na’t yazmayı adet haline getirmişler ve bunu bir onur vesilesi saymışlardır. Mevlid yazmak da aynı minvalde kabul edilmiştir. Böylece “bülbülün kırk türküsü vardır kırkı da gül üstünedir” atasözü, Türk edebiyatında Hz. Peygamber için müşahhas hale gelmiştir. Elinizdeki kitap da kırk türküden birinin şerhidir. Bir Osmanlı müderrisi olan Abdurrahman el-Emânî, eserinde Şemseddin Sivâsî’nin mevlidini şerh etmiştir. Mevlid merasimlerine “fenn-i aziz” diyen bu müderris, aynı zamanda mevlidhandır ve mevlid merasimlerini müdafaa için bir de risale kaleme almıştır. Şerhteki üslûbundan anlaşıldığı kadarıyla Emânî, tasavvufî bir neşveye sahiptir ve şerhe hâkim olan bakış açısı da bu yöndedir. Bu eserde okuyucu, mevlide ve bahsedilen konulara klasik ve tasavvufî bir bakış açısıyla yaklaşacak ve özge bir lezzet duyacaktır:
“insanıñ kemāli ta‘alluk ve taḫalluḳ ve taḥaḳḳuk iledir. Ya‘ni bilmek bulmaḳ olmaḳdır. İmdi ‘ilm-i Ḳur’ān’ı taḥṣil bilmek ve aḥlāk-ı Ḳur’ān ile ‘amel bulmaḳ ve ma‘ārif-i Ḳur’ān ve ḥaḳā’iḳ-i Ḳur’ān’a tecellī-i ilāhī ile vusūl olmaḳdır”