İman ile amel arasındaki ilişki kelâm ilminin önemli konularından birini teşkil etmektedir. İslâm tarihinin hicrî II. yu¨zyılına kadar uzanan bu problem, amelin imandan bir cu¨z olup olmadığı yönu¨nde ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak bu kadar eski bir dönemde ortaya çıkmakla birlikte bu konu, İslâm tarihinin hemen her döneminde tartışılarak gu¨nu¨mu¨ze kadar gelmiştir. Bu tartışmaların kahir ekseriyetini “Amel imanın bir parçasıdır dolayısıyla amel olmadan iman olmaz” ve “Amel ve iman farklı iki şey olup amelsiz de iman olur” şeklinde iki karşıt göru¨ş oluşturmuştur. İslâm âlimleri, iman edip salih amel
Tükendi
Gelince Haber Verİman ile amel arasındaki ilişki kelâm ilminin önemli konularından birini teşkil etmektedir. İslâm tarihinin hicrî II. yüzyılına kadar uzanan bu problem, amelin imandan bir cüz olup olmadığı yönünde ortaya çıkmıştır. Tarihsel olarak bu kadar eski bir dönemde ortaya çıkmakla birlikte bu konu, İslâm tarihinin hemen her döneminde tartışılarak günümüze kadar gelmiştir. Bu tartışmaların kahir ekseriyetini “Amel imanın bir parçasıdır dolayısıyla amel olmadan iman olmaz” ve “Amel ve iman farklı iki şey olup amelsiz de iman olur” şeklinde iki karşıt görüş oluşturmuştur. İslâm âlimleri, iman edip salih amel işleyen bir kişinin imanının olduğu konusunda genel itibariyle ittifak içindedirler. Ancak iman edip, salih amellerden geri duranların imanları hakkında ihtilafa düşmüşlerdir. Zamanla her iki taraf da düşüncelerini delillendirmeye çalışmış ve bu mesele daha sistematik bir hale gelerek önemini korumuştur. Geçtiğimiz son yüzyılın önemli İslâm âlimlerinden biri olan Seyyid Kutub, eserlerinde iman konusuyla ilgili detaylı açıklamalara yer vermiştir. Kutub, bu konudaki görüşlerini itikâdî tartışmalardan uzak durarak kendine özgü yorumlarla ortaya koymaktadır. Onun imana dair görüşlerinde izlediği metot ise nakli merkeze alarak aklın sınırlılıkları çerçevesinde deliller getirme yönündedir. Bu çalışmada Mısır’ın son dönem âlimlerinden olan Seyyid Kutub’un iman ve amel hakkındaki görüşleri ve bu görüşleri neticesinde Müslümanların görev ve sorumluluklarının ona göre neler olduğu, iman-amel ilişkisi çerçevesinde açıklanmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde Kutub’un din düşüncesine imana dair görüşlerine zemin oluşturması sebebiyle yer verilmektedir. İkinci bölümde Kutub’un iman ve amel kavramlarına yaklaşımı ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde ise onun düşüncesinde iman ve amel arasındaki ilişkisinin nasıl tesis edildiği ve amelin önemi ortaya konulmaktadır. Kutub’un iman anlayışı, fikirlerinin merkezinde yer alması sebebiyle bu çalışma, onun düşünce sistemini de belli ölçüde ortaya koymaktadır. Seyyid Kutub, imana dair düşüncelerinde amele büyük önem vermektedir. Ona göre imana sahip olan kişide namaz, zekât gibi temel ibadetlerin yerine getirilmesi ile inkâr ve faiz gibi temel yasaklardan kaçınılması şeklindeki amelî hususların muhakkak bulunması gerekir. Bununla beraber onun iman-amel ilişkisine dair yaklaşımı, Hâricîler’in görüşü gibi parça-bütün ilişkisi şeklinde değildir. Kutub’un bu konudaki yaklaşımı selef âlimlerinin görüşlerine yakınlık göstermektedir. Bundan dolayı Kutub, Hâricîler’in aksine büyük günah işleyen kimseleri tekfir etmemektedir. Allah’a ortak koşmak dışındaki bütün günahlar için tövbe kapısının açık olduğunu belirterek ameli terk eden imanlı kişiyi kâfir olarak görmemektedir.