“-Evet duydum efendim! Hem de yüreğimin en derin yerinde, keskin bir hançerin açtığı ve hiçbir zaman iyileşmeyeceği bir yara gibi duydum. Bir daha hiç unutmamacasına duydum Mustafa’nın şehadetini. Şehadeti kutlu olsun. Ne mutlu ona efendim.
-Ona ne mutlu da ya geride kalanlara? Hatice, bana ondan, onu sevdiğinden, onu gelene kadar bekleyeceğinden bahsetmişti. Ben şimdi Hatice’ye, Mustafa’nın gelmeyeceği, gelemeyeceği haberini nasıl vereceğim Muhammed Çavuş, nasıl?
Bu sorunun cevabını oradakilerden hiçbiri bilmiyordu ve belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdi, Anadolu’da yol bekleyen diğer yüreği yaralı her
Tükendi
Gelince Haber Ver“-Evet duydum efendim! Hem de yüreğimin en derin yerinde, keskin bir hançerin açtığı ve hiçbir zaman iyileşmeyeceği bir yara gibi duydum. Bir daha hiç unutmamacasına duydum Mustafa’nın şehadetini. Şehadeti kutlu olsun. Ne mutlu ona efendim.
-Ona ne mutlu da ya geride kalanlara? Hatice, bana ondan, onu sevdiğinden, onu gelene kadar bekleyeceğinden bahsetmişti. Ben şimdi Hatice’ye, Mustafa’nın gelmeyeceği, gelemeyeceği haberini nasıl vereceğim Muhammed Çavuş, nasıl?
Bu sorunun cevabını oradakilerden hiçbiri bilmiyordu ve belki de hiçbir zaman öğrenemeyeceklerdi, Anadolu’da yol bekleyen diğer yüreği yaralı herkes gibi. Ömürler, yolları gözlemekle geçecekti ama kimse gelmeyecekti o yollardan.” diyor kahramanımız.
“Arnavut Hüseyin’in, Ölümüne Sır’da başlayıp Sırrın Ölümü’nde devam eden umut yolculuğu nasıl bitecek?” sorusunun cevabı: Sırrın Ölümü.
Hayatta yaşadığımız her şey, doğru da olsa yanlış da olsa aldığımız kararlarımız sonucudur.