Sivil toplum kuruluşlarının en önemli niteliği, gönüllülük esasına dayanmasıdır. Bu kuruluşlar ve yapılan faaliyetler, bireylerin özgür inisiyatifiyle gerçekleşir. Herhangi bir toplumun gelişmişlik düzeyi, yaşadığı sıkıntılar, bunlara çözüm üretme yeteneği, önemli ölçüde bu kuruluşlarda temsil edilir ve bu yönüyle bir toplumun nabzını yansıtırlar. Bugün gelinen noktada gerek dünyada gerekse Türkiye’de yaşanan dönüşüm veya tarihî kırılmalar, sivil kuruluşları da derinden etkilemekte ve âdeta varoluşsal bir tehditle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum karşısında esaslı bir muhasebeye girişme
Tükendi
Gelince Haber VerSivil toplum kuruluşlarının en önemli niteliği, gönüllülük esasına dayanmasıdır. Bu kuruluşlar ve yapılan faaliyetler, bireylerin özgür inisiyatifiyle gerçekleşir. Herhangi bir toplumun gelişmişlik düzeyi, yaşadığı sıkıntılar, bunlara çözüm üretme yeteneği, önemli ölçüde bu kuruluşlarda temsil edilir ve bu yönüyle bir toplumun nabzını yansıtırlar. Bugün gelinen noktada gerek dünyada gerekse Türkiye’de yaşanan dönüşüm veya tarihî kırılmalar, sivil kuruluşları da derinden etkilemekte ve âdeta varoluşsal bir tehditle karşı karşıya bırakmaktadır. Bu durum karşısında esaslı bir muhasebeye girişmek, sivil yapıların misyonunu yeniden sorgulamak, fonksiyonlarını yeniden tanımlamak ve yeni bir yol haritası çizmek kaçınılmaz görünmektedir. Bu şartlar altında sivil yapılanmayı yeniden düşünmek, yani dünyanın içinden geçmekte olduğu dönüşümü anlamak, bu dönüşümün ürettiği tehdit ve fırsatları görmek, söz konusu fırsat ve tehditleri karşılayacak bir faaliyet örgüsü oluşturabilmek, “yeni normal”lere uygun bir misyon belirlemek ve böylece geleceğe daha hazır, dinamik, üretken ve sözü olan bir sivil yapı hâline gelebilmek için Türkiye’nin saygın akademisyen, düşünür, araştırmacı ve uzmanları bir araya geldi ve Anadolu Federasyonu’nun düzenlediği sempozyumda tecrübe ve birikimlerini paylaştılar.