Uzak bir Almanya kasabasından ‘anayurt’u Türkiye’ye bakmak... Hayatı, hayatını, çocuklarını iğne oyası gibi işlerken evrende ve ülkesinde olan bitenlere hiiiç gözünü kapamadan yakın durmak... Ve hele ki kadınca bakmak, kadınca direnmek... İyi edebiyat neredeyse bulup okudu Derya Ertaş, iyi sanat neredeyse yakın durdu, iyi şiiri, iyi sahneyi ıskalamadı... Avrupa’nın göbeğinde Türkiye’nin merkezini izledi. Oturdu bir trenin kompartımanına, bütün Anadolu’yu dolaşıp uzak, sessiz ve yalnız tabii ki kırgın bir kente uzandı, son durağa kadar geliverdi hayalinde!.. Hayalini romanlaştırdı; adı *Son Durak Sur* oldu.
- Nebil Özgentürk
*Doğduğu yer arkasından gelirse insanın, yazgısı önünden gider...* *Dışarıda tren az önce hareket etmi
Tükendi
Gelince Haber VerUzak bir Almanya kasabasından ‘anayurt’u Türkiye’ye bakmak... Hayatı, hayatını, çocuklarını iğne oyası gibi işlerken evrende ve ülkesinde olan bitenlere hiiiç gözünü kapamadan yakın durmak... Ve hele ki kadınca bakmak, kadınca direnmek... İyi edebiyat neredeyse bulup okudu Derya Ertaş, iyi sanat neredeyse yakın durdu, iyi şiiri, iyi sahneyi ıskalamadı... Avrupa’nın göbeğinde Türkiye’nin merkezini izledi. Oturdu bir trenin kompartımanına, bütün Anadolu’yu dolaşıp uzak, sessiz ve yalnız tabii ki kırgın bir kente uzandı, son durağa kadar geliverdi hayalinde!.. Hayalini romanlaştırdı; adı *Son Durak Sur* oldu.
- Nebil Özgentürk
*Doğduğu yer arkasından gelirse insanın, yazgısı önünden gider...* *Dışarıda tren az önce hareket etmiş, ortalık yine yavaşlamıştı. Mehmet hâlâ soğuk bankın üstünde, gözlerini elektrik direğindeki ahenge dikmiş, oturuyordu. İnsanın acımasızca tükettiği, özellikle geldiği yerde kıymeti olmayan yaşamayı anlamaya çalışıyordu. Akan nehirler gibi geçip giden ömürleri, içilen bir sigara gibi eksilip, azar azar, hızla tükenen hayatları...*
Derya Ertaş yeni kitabı, Son Durak Sur’da okurlarını unutulması güç bir hayat yolculuğuna çıkarıyor. Askerden yeni terhis olan ve eve dönmek, yeni bir hayata başlamak için sabırsızlanan Mehmet’in kişisel hikâyesi hem onu anlamamızı, hem de yüzlerce, binlerce Mehmet’in sıkışmışlıklarını, sınırlarını, ikilemlerini, hayata tutunma çabalarını hissetmemizi sağlıyor. Mehmet’in yolculuğuna eşlik eden insanların hikâyeleriyse okurun pek çok farklı hayata tanıklık etmesine olanak tanıyor. Ertaş, kısacık bir kitapta, onlarca derinlikli derdin, çözülemeyen meselenin altını usul usul çiziyor ve kitabı yeniden okuma isteği uyandırmayı başarıyor.