Varoluşsal kaygı insanın yalıtılmışlığını, seçimlerindeki özgürlüğü, ölümlü ve anlamsız bu dünyadaki yerini insanın bulunduğu yerden bakarak ele alır. Geçtiğimiz yüzyılda felsefe ile birlikte sanat, edebiyat, teoloji, psikoterapi gibi alanlara konu olan varoluşsal kavramlar, içinde bulunduğumuz yeni çağda insanın geldiği noktayı yeniden gözden geçirmeyi gerekli hale getirmiştir. Öyle ki son yıllarda hayatımıza hızla giren sosyal medyalar gündelik hayattaki eylemlerimizi, algımızı, beden ile olan ilişkimizi, dünyaya ve çevremizdeki insanlara bakış açımızı hepimizin farkına varabileceği düzeyde
Tükendi
Gelince Haber VerVaroluşsal kaygı insanın yalıtılmışlığını, seçimlerindeki özgürlüğü, ölümlü ve anlamsız bu dünyadaki yerini insanın bulunduğu yerden bakarak ele alır. Geçtiğimiz yüzyılda felsefe ile birlikte sanat, edebiyat, teoloji, psikoterapi gibi alanlara konu olan varoluşsal kavramlar, içinde bulunduğumuz yeni çağda insanın geldiği noktayı yeniden gözden geçirmeyi gerekli hale getirmiştir. Öyle ki son yıllarda hayatımıza hızla giren sosyal medyalar gündelik hayattaki eylemlerimizi, algımızı, beden ile olan ilişkimizi, dünyaya ve çevremizdeki insanlara bakış açımızı hepimizin farkına varabileceği düzeyde dönüşüme uğratmıştır.
Sosyal medya kullanımı ile varoluşsal kaygı arasında bir ilişkiden söz etmek mümkün müdür? Varoluşsal kaygıyı meydana getiren unsurlar sosyal medyada ne şekilde karşımıza çıkıyor? Kaygı unsurları ile sosyal medya kullanıcılarının özellikleri ve kullanım alışkanlıkları arasında ne gibi bağlantılar dikkat çekmekte? Sosyal medyayı varoluşsal kaygı üzerinden incelerken aynı zamanda insanı anlama noktasında yeni bir kapının aralanması da mümkün olacaktır. Bu kitapta dünyayı derinden etkilemiş bir felsefe akımının medya teorileri ile harmanlanması yoluyla, kendini sosyal ağlarla örülü yeni bir dünya içinde bulan insanın varoluşsal durumu ele alınmaktadır.