Yaşanmış geçmişler, bunu birlikte yaşayanların belleklerinde benzer izler bırakır. Bu ortak yaşanmışlıklar, bir başka söyleyişle tarihsel deneyimin ortaklığı birlik inancını güçlendiren, bütünlüğü oluşturan kimi simgeler/işaretler yaratır. Geçmişe yönelik ortak anımsamalar için yaratılan simgeler ve onlara yüklenen anlamlar, zaman içerisinde o toplumda ortak bir iletişim ağının oluşmasına yol açar. Tıpkı toplum üyesi insanların kültürel değerlerden, olgulardan etkilenmeleri ve bu etkilenmeler sonucu kimi tutum ve tavır sergilemeleri gibi toplumsal kurum, örgüt ve yapılanmalarının bu etkilenmeler sonucunda kuruluyor olmaması düşünülemez. Düzen sorunu toplumsal düzenlerin sınırlılığı yorumunda merkezi önemdedir. Burada sorun bütünleşme sor
Tükendi
Gelince Haber VerYaşanmış geçmişler, bunu birlikte yaşayanların belleklerinde benzer izler bırakır. Bu ortak yaşanmışlıklar, bir başka söyleyişle tarihsel deneyimin ortaklığı birlik inancını güçlendiren, bütünlüğü oluşturan kimi simgeler/işaretler yaratır. Geçmişe yönelik ortak anımsamalar için yaratılan simgeler ve onlara yüklenen anlamlar, zaman içerisinde o toplumda ortak bir iletişim ağının oluşmasına yol açar. Tıpkı toplum üyesi insanların kültürel değerlerden, olgulardan etkilenmeleri ve bu etkilenmeler sonucu kimi tutum ve tavır sergilemeleri gibi toplumsal kurum, örgüt ve yapılanmalarının bu etkilenmeler sonucunda kuruluyor olmaması düşünülemez. Düzen sorunu toplumsal düzenlerin sınırlılığı yorumunda merkezi önemdedir. Burada sorun bütünleşme sorunu olarak tanımlana gelmektedir; herkesi herkes ile karşı karşıya getiren çıkar farklılıkları ortaya çıktığında düzeni gerçekten neyin bir arada tutacağı sorgulanmaktadır. Toplumsal düzen bazı insanların diğerleri için kurduğu bir şeydir. Eğer toplumu insanların yarattığı doğruysa, bazılarının diğerlerinin yaşadığı ve eylemde bulunduğu ortam olarak toplumu oluşturduğu da doğrudur. Bu nedenle bazıları kuralları koyar, bazıları da kurallara uyar. Michel Crozier’nin The Bureaucratic Phenomenon adlı yapıtında vurgulandığı üzere özgürlük yönetme, iktidarda söz sahibi olma yeterliliğidir. Sınıf, iktidar, baskınlık, yetke, toplumsallaşma, düşünyapı, kültür ve eğitim gibi kavramlarla düzenlenen insan dünyasının toplumsal haritası içerisinde özgür birey, insan türünün evrensel bir koşulu olmaktan ne yazık ki çok uzaktadır. Özgürlük toplumsal bir ilişkiyi, toplumsal koşulların asimetrisini işaret eder, özünde de toplumsal bir farkı belirtir. Dolayısıyla bu çalışma, elde edilen bulgu ve bilgiler ışığında konunun araştırmacılarını sosyal sermayenin temeline yerleştiği tartışılmaz kabul edilmesi gereken ‘insan ve düzen çözümleri’ne götürmeyi hedeflemektedir.