Bu kitap Alman Sosyoloji Cemiyeti’nin 19-22 Ekim 1910’da Frankfurt’ta düzenlenen ilk kongresindeki konuşma ve tartışmalardan bir seçkidir. Almanya’da sosyolojinin hem epistemolojik hem de örgütsel olarak tesis edilmesi için bu kongre bir eşik oluşturur. Ren nehrinin öte yanında doğmuş bu pozitivist icadın Durkheim ve öğrencileri elinde katettiği mesafe 20. yüzyıl başında inkar edilemez bir atılım teşkil ediyordu.
Georg Simmel, Ferdinand Tönnies, Max Weber, Werner Sombart, Ernst Troeltsch ve Hermann Kantorowicz gibi felsefe, hukuk, ilahiyat gibi alanlardan gelen büyük isimlerin bu sunuşları sosyolojinin katılaşmamış, ufku açık günlerinden b
Tükendi
Gelince Haber VerBu kitap Alman Sosyoloji Cemiyeti’nin 19-22 Ekim 1910’da Frankfurt’ta düzenlenen ilk kongresindeki konuşma ve tartışmalardan bir seçkidir. Almanya’da sosyolojinin hem epistemolojik hem de örgütsel olarak tesis edilmesi için bu kongre bir eşik oluşturur. Ren nehrinin öte yanında doğmuş bu pozitivist icadın Durkheim ve öğrencileri elinde katettiği mesafe 20. yüzyıl başında inkar edilemez bir atılım teşkil ediyordu.
Georg Simmel, Ferdinand Tönnies, Max Weber, Werner Sombart, Ernst Troeltsch ve Hermann Kantorowicz gibi felsefe, hukuk, ilahiyat gibi alanlardan gelen büyük isimlerin bu sunuşları sosyolojinin katılaşmamış, ufku açık günlerinden bir hatıra olmanın ötesinde, sosyolojinin çağdaş krizlerini aşmak için yürünmemiş yollara işaret fişekleri bırakıyor.
“Sosyoloji” kavramının değişken içeriğini dikkate aldığımızda, aramızda popüler olmayan bu isme sahip bir cemiyetin, mevcut yapısı ve sıradaki görevleri hakkında oldukça somut bilgiler vererek ne olmak istediğini mümkün olduğunca ortaya koyması uygun olacaktır… Cemiyet kendi içinde pratiğe yönelik fikirlerin herhangi bir propagandasının yapılmasını kökten ve kesin bir biçimde reddeder. Cemiyet, yalnızca herkese hakkını vermek, herkesi anlamak ya da parti görüşleri arasında, politik, sosyo-politik, etik veya estetik ya da diğer türden değerlendirmeler arasında popüler “orta çizgiyi” bulmaya çalışmak anlamında değil, aynı zamanda bu fikir ve görüşlerle kesinlikle hiçbir ilgisi olmadığı, tüm alanlardaki taraflardan tamamen bağımsız olduğu anlamında “tarafsız”dır.