Elinizdeki çalışmanın, metin merkezli bir tasavvuf tarihi okuması olduğu söylenebilir. Şüphesiz, bir metin üzerinden bu okumayı yapma girişimi bir yanıyla zor, bir yanıyla da oldukça risklidir. Çünkü Sülemî’nin eserini oluştururken öncelikleri, tercihleri olmuş olabilir veya bu uzun zaman aralığında tarihî yanlışlıklar da karşımıza çıkabilir. Bu sebeple mümkün mertebe metne bağlı kalarak dönemin tarihini de eş zamanlı gözetmek gerekmektedir. Sakıncaları yanında, Tabakat ekseninde tarihe bakmak bazı avantajlar da sunacaktır. İsimlerin doğum-ölüm tarihleri, rivâyet zincirlerindeki kopukluklar, s&
Tükendi
Gelince Haber VerElinizdeki çalışmanın, metin merkezli bir tasavvuf tarihi okuması olduğu söylenebilir. Şüphesiz, bir metin üzerinden bu okumayı yapma girişimi bir yanıyla zor, bir yanıyla da oldukça risklidir. Çünkü Sülemî’nin eserini oluştururken öncelikleri, tercihleri olmuş olabilir veya bu uzun zaman aralığında tarihî yanlışlıklar da karşımıza çıkabilir. Bu sebeple mümkün mertebe metne bağlı kalarak dönemin tarihini de eş zamanlı gözetmek gerekmektedir. Sakıncaları yanında, Tabakāt ekseninde tarihe bakmak bazı avantajlar da sunacaktır. İsimlerin doğum-ölüm tarihleri, rivâyet zincirlerindeki kopukluklar, sözlerin aidiyeti gibi problemli noktalar var ise de -tarihî gerçeklikten ziyade düşünsel gerçeklik düzleminde- söylenen sözler, hayat hikâyeleri, coğrafî arka plan, sûfîler arasında dolaşımda olan konular ve bu konuların dolaşım şekil ve güzergâhı gibi doğrudan ve sağlıklı bilgiler bulabileceğimiz en eski ve güvenilir kaynak da yine Süle mî’nin Tabakāt’ıdır. Bir sûfîden aktarılan bir söz, aidiyet konusunda kuşkular taşısa da tasavvufun teorisine hizmet etmesi, yani sûfî zihniyetin onu referans alması konusunda bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde sağlamdır. Yahut bir sûfînin doğum- ölüm tarihinde belirsizlik, birbirleri ile görüşmeleri konusunda tutarsızlık olsa da meşrepleri ve tutumlarına dair yine de sağlam bir fikir edinebiliriz. Tabakāt’ın arka planı, bize göründüğünden çok daha geniş bir dünya vaat etmektedir. Hatta bu dünyanın hatırı sayılır bir kısmı Tabakāt hariç kayıt dışıdır. Erken dönemde söylenmiş bir sözün, örneğin iki yüz yıl saklı kalarak elimize kadar gelişinde, Sü lemî dışında kaydını bulamadığımız pek çok veri vardır. Tabakāt’ın sırf bu özelliği bile, onu merkeze alarak bir okuma yapmanın gerekliliğini ortaya koymaktadır. Sonuç olarak ilmî çerçevesi yazıya aktarılmış, en azından belirli ölçüde müesses bir nizam haline gelmeye başlamış tasavvuf ile Tabakāt’ta ortaya çıkan manzara arasındaki bağlantının belirlenmesi, çalışmanın problematik alanını oluşturmaktadır.