Kur’an bildiğiniz gibi doğru yol diye adlandırdığımız hidayetin tek rehberidir. Peygamberimiz ise onun ilk muhatabıdır. Yani teori bilginin pratiğe dönüşmüş şeklidir. Kur’an’ın yaşanması adına en temel öneklik konumunda olan peygamberimiz, ömrünün sonuna kadar bu konuda mücadele sergilemiştir. Ve akabinde bu büyük davayı, ardında yürüyecek olan tüm mü’minlere devretmiştir. Bu anlamda hepimiz adeta birer peygamber vârisi olup, hayatın her alanında çalışmalar yapmalıyız. Böylelikle bizler de arkamızdan gelecek olan nesillere bı
Tükendi
Gelince Haber VerKur’an bildiğiniz gibi doğru yol diye adlandırdığımız hidayetin tek rehberidir. Peygamberimiz ise onun ilk muhatabıdır. Yani teori bilginin pratiğe dönüşmüş şeklidir. Kur’an’ın yaşanması adına en temel öneklik konumunda olan peygamberimiz, ömrünün sonuna kadar bu konuda mücadele sergilemiştir. Ve akabinde bu büyük davayı, ardında yürüyecek olan tüm mü’minlere devretmiştir. Bu anlamda hepimiz adeta birer peygamber vârisi olup, hayatın her alanında çalışmalar yapmalıyız. Böylelikle bizler de arkamızdan gelecek olan nesillere bırakacağımız projeler üretmeliyiz. Şu ki ilim, ekonomi, siyaset ve spor dallarında yapacağımız inşâlar, sadece bu unsurlardan bir kaçıdır. Müslüman, insana dair her mevzuya el atıp duyarsızlık etmeyen kişidir. Kur’an’ın hakikatlerini saymış olduğumuz tüm bu alanlara taşımalı ve vahyin hâkim olması için gayret sarf etmeliyiz. İşte bunlardan biri de sanattır. Ama ne var ki daha önce de ifade ettiğimiz gibi özellikle buna yönelik çalışmaların haram olduğu yalanı dillendirilerek, yüzlerce yıldır mü’minlerin resim, müzik ve tiyatro gibi unsurlara yaklaşması engellenmiştir. Oysaki bu gibi hususlar insanın fıtratına yüklenmiş olan mükemmel yeteneklerdir. Doğal olarak bu konuda mani olmaya çalışanların tek hedefi, müslümanların hayatın birçok alanında olduğu gibi bu dalında da geri kalmalarıdır. Sonuçta ise o unsurları kendileri kullanarak, mü’minlerin bilinçlerinde operasyon yapmaktır. Örneğin sinema, bunların en başında gelmektedir. Şu ki sayısız filmle kendi görüş ve algılarını bizlere empoze etmeye çabalayan bu sırtlan karakterliler, kendileri adına çok ciddi başarılara imza atmışlardır. Firâvun’un emri altında bulunup aldatıcı söz ve gösterilerle insanları uyutan sihirbazların aslında medya gücünü temsil etmeleri, bu durumun o gün ki versiyonundan başka bir şey değildir. Mûsa(a.s.)’ın onlarla halkın önünde atışması ise, bu önemli unsura verdiği önemin ispatıdır. İşte müslümanlar artık bir an önce kendine gelmeli ve hayatın her alanına yönelik çalışmalar yapmalıdır. Ki bunlardan biri de şiirdir!
Şiir, şuûrluca seçilmiş kelimelerin belli bir kural ve ahenk ölçüsünde nizama getirilmesiyle oluşan bir sanattır. Şair ise bu sanatın icra edicisidir. Rabbimiz insanoğluna gerçekten de çok değerli özellikler vermiştir. Ki şiir yazabilmek de bunlardan biridir. Edebiyat dediğimiz güzel sanatların kollarından biri olan bu dal, yaratılmış olan her insanın fıtratına hoş gelen bir unsurdur. Fakat tam da burada hemen şunu belirtelim ki, vahiy asla bir şiir değildir. Bu durum bir âyetinmeâlinde şu şekilde ifade edilmektedir:
“Biz ona şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da! O ancak bir öğüt ve apaçık bir Kur’an’dır!”
YâsinSûresi / 69.Âyetin Meâli
Evet! Kur’an, bir şiir kitabı olmaktan bütünüyle uzaktır. Ki böyle bir hususla anılması bile söz konusu değildir. Her ne kadar içerisinde muhteşem bir şiirsellik olsa da onun bu gibi bir durumla alâkası yoktur. Fakat yapı olarak edebiyatın hat safhaya ulaştığı bir posizyonda bulunması, özü itibariyle bambaşka bir hikmetin tezahürüdür. Şöyle ki indirildiği dönemde şiir revaçta olan bir yetenek olduğu için, mevzuya bu pencereden bakılmalıdır. Unutmayalım ki hangi peygamberin zamanında toplumda ney ön planda ise, ona o unsura karşılık özellikler sunulmuştur. Mûsa(a.s.)’a sihrin hâkim olduğu bir toplumda âsa ile ortaya konulan birtakım âyetlerin verilmesi gibi! Peygamberimizin yaşamış olduğu bölgede edebiyat en önde gelen sanat olduğu için, doğal olarak vahyin içerisinde buna yönelik vasıflar bulunmaktadır. Şiir denilen unsuru kullanarak zalim bir sistemi inşâ edenlere karşılık, onların bu silahını etkisiz hale getirecek mutlak bir etken ortaya konmuştur. Mûsa(a.s.)’ınâsasını atıp da büyücülerin sahtekârlığını açığa çıkarması nasıl ki sihir değilse, peygamberimizin âyetleri okuyarak şairlerin hilelerini ifşa etmesi de şiir değildir. Bir âyet gurubunun meâlinde bakın nasıl bir hitapta bulunulmaktadır:
“O, bir şair sözü değildir. Ne de az inanıyorsunuz! Bir kâhin sözü de değildir. Ne de az düşünüyorsunuz!”
Hakka Sûresi / 41,42.Âyetlerin Meâli
Gördüğünüz gibi! Kur’an için şiir demek, tam anlamıyla bir iftiradır. Çünkü onun indiriliş amacı bambaşka bir hakikattir. Fakat şu da var ki şiir dediğimiz sanat dalı, özü itibâriyle zararlı bir uğraş değildir. Yani bu anlamda haram denilecek hiçbir özelliği yoktur. Daha da ötesi şair olmak, aslında çok güzel bir nimettir. Lakin bunları açmadan önce, bir âyet gurubunun meâlini de ele almamız gerekmektedir:
“Şairlere gelince, onlara da sapıklar uyarlar. Onların her vadide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Ancak iman edip sâlih ameller yapanlar, Allah(c.c.)’ı çok ananlar ve haksızlığa uğradıklarında kendilerini savunanlar başkadır. Zulmedenler hangi devrimle devrileceklerini bileceklerdir!”
ŞuâraSûresi / 224-227.Âyetlerin Meâli
Âyetlerinmeâline dikkat ettiğinizde, şairlerden bahsedildiğini ve olumsuz bir şekilde eleştirildiklerini görürsünüz. O zaman burada şöyle bir sual açığa çıkmaktadır: ‘Şair olmak kötü bir şey midir?’ Elbette ki bu soruya verilecek cevap, ‘hayır’dan başka bir şey değildir. Çünkü burada eleştirilen husus, mutlak anlamda şairlerin yapısı değildir. Bahsedilen incelik daha öte bir boyuttur. Âyetlerinmeâlinde ele alınan şairler, o gün olduğu gibi bugün de yalanlarını süslü sözlerle satmaya çalışan ve insanlar üzerinde etki bırakıp kamuoyu oluşturmaya uğraşan tiplerdir. Nebimizin zamanında hat safhada olan bu ikiyüzlüler, sırf dünyalık menfaâtler için hakikatle alâkası olmayan düşüncelerini yaldızlı kelimelerle pazarlıyorlardı. Ki bunların yaptığının aslında sanatla zerre kadar ilgisi yoktu. Onlar ki kendilerini bir peygamber gibi göstermeye çalışıp, adeta vahiy alıyorlarmış gibi davranıyorlardı. Üç kuruş elde etmek için yazmış oldukları mısralarla istediklerine hakaret ediyor, yerden yere vuruyorlardı. Çünkü şiir, o günün en önemli silahıydı. Ve onlar bunu çok iyi kullanıyorlardı. Ama ne var ki âyetlerinmeâlinde vurgulanan şairlerin bugün ki versiyonları da onlardan farksızdır. Şu ki vahyin hakikatlerinden beyhude olup kendini şair zanneden bu düzenbazlar, birkaç dünyalık meta adına her yalanı söyler ve her şarlatanlığı yaparlar. Biraz önceki âyetlerinmeâlinde de açıkça ortaya konduğu gibi, kendi yapmadıklarını insanlara söylerler. Sözlerinde öğüt ve nasihat adına nice ifadeler bulunur. Ama kendilerinin onlarla uzaktan ya da yakından zerre kadar alâkası olmaz. İşleri güçleri ücret elde etmek için mısralar döktürmektir. Bu yüzden onlar hiç kimseye faydası olmayan avarelerdir. Kur’an’a davet etmeyen ve âyetlerle konuşmayan bu hilekârlar, gizli ilimler aldıklarına dair yalanlar ortaya koyar ve çirkin bir gurur havasına girerler. Peygamberin bile ağzını açmadığı konular hakkında gaybı taşlar ve şirk adına her türlü söylemi dillendirirler!
Kur’an’ın eleştirdiği şairlerin yapısı özetle bu şekildedir. Ve bunların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Lakin biraz önce de belirttiğimiz gibi her şair aynı değildir. Zaten dikkat ederseniz âyetlerinmeâlinin devamında istisnalar sunulmaktadır. Şairlerin içinde iman edip sâlih ameller işleyenlerin de bulunduğu açıklanmaktadır. Allah(c.c.)’ı çokça anan sanatçıların da olduğu ifade edilmekte ve doğal olarak şair kavramının mutlak olarak yanlış anlaşılmasının önüne geçilmektedir. Çünkü şiir gerçekten de çok değerli bir sanat dalıdır. Ve mü’minlerin ciddi eserler ortaya koyması gerektiği bir alandır. Unutmayalım ki insan sözden anlayan bir varlıktır. Ve şiir ise muhteşem bir söz sanatıdır. Peygamberimizin bir hadisin meâlinde şöyle bir vurgu ortaya koyduğu rivâyet edilmektedir:
“Güzel söz sadakadır!”
Muhammed(a.s.)
(Buhâri)
Şiir gerçekten de etkileyici bir unsurdur. Bu yüzden muhataplara bu alan üzerinden de yaklaşılmalı ve hakikattin kaynağına davet edilmelidir. Kur’an’a bağlı olup böyle bir merkezden yola çıkarak mısralar üreten şairler, bu anlamda bir mücahit konumunda olup cihat etmektedirler!
Muhterem Dostlarımız!
Kur’an, sözlerin en güzelidir. Allah(c.c.)’ın kelâmı olması, zaten bunun için başlı başına bir sebeptir. Bu yüzden yapmış olduğumuz eylemlerde vahye bağlı kalmak, en vazgeçilmez şiârlarımızdandır. Yüreğimizde yer tutan dîni ve millî duyguları şiir şeklinde ifade etmeye çalışanlar olarak, bu uğurda cihat etmekten başka bir hedefimiz yoktur. Hiçbir zaman da olmayacaktır inşâallah. Kur’an’la şuûrlanan şiirlerimizin, muhataplarına da aynı güzelliği sunmasını diliyoruz!
Kitaptaki şiirlerimiz aynı zamanda yoldaşlık ettiğimiz müzik sorumlusu kardeşlerimiz tarafından bestelenmekte ve seslendirilmektedir. Kendilerine bu anlamda teşekkür ediyor ve ilâhi rızaya kavuşmalarını temenni ediyoruz. Buradaki amacımız, çağlardan beri ilâhi adıyla söylenen fakat vahye aykırı olan bir takım hurafe dolu eserlere alternatif olmaktır. Böylelikle hakikat içerikli ezgilerin toplumların dilinde haykırılmasıdır. Çünkü müzik hayatın bir parçası olup, asla geri durulmaması gereken bir alandır. Üstelik insanların zihinlerine ve gönüllerine girmek için en etkili araçlardandır. Bu yüzden böyle değerli bir husus, art niyetlilerin eline terk edilmemelidir. Müslümanlar bu anlamda aktif ve üretici olmalıdır!