“...Tanrı insanla konuştuğunda, bu ya doğrudan; ya da daha önce kendisiyle konuştuğu başka bir adamın aracılığı ile olmalıdır. Tanrının bir insanla nasıl doğrudan konuştuğunu, bu şekilde konuştuğu kişiler yeterince iyi anlayabilir; fakat aynı şeyin bir başkası tarafından nasıl anlaşılması gerektiğini bilmek imkânsız değilse de güçtür. Çünkü bir adam bana, Tanrının kendisiyle doğaüstü bir yolla ve doğrudan hitapta bulunduğunu iddia ederse ve ben bundan şüphe duyarsam, beni buna inandırmak için hangi kanıtı sunabileceğini kolayca algılayamam. Doğrudur, eğer o benim Hükümranımsa, ona inanmadığımı beyan etmek için fiil ya da söze başvurmama imk&aci
Tükendi
Gelince Haber Ver“...Tanrı insanla konuştuğunda, bu ya doğrudan; ya da daha önce kendisiyle konuştuğu başka bir adamın aracılığı ile olmalıdır. Tanrının bir insanla nasıl doğrudan konuştuğunu, bu şekilde konuştuğu kişiler yeterince iyi anlayabilir; fakat aynı şeyin bir başkası tarafından nasıl anlaşılması gerektiğini bilmek imkânsız değilse de güçtür. Çünkü bir adam bana, Tanrının kendisiyle doğaüstü bir yolla ve doğrudan hitapta bulunduğunu iddia ederse ve ben bundan şüphe duyarsam, beni buna inandırmak için hangi kanıtı sunabileceğini kolayca algılayamam. Doğrudur, eğer o benim Hükümranımsa, ona inanmadığımı beyan etmek için fiil ya da söze başvurmama imkân vermeden, beni itaat etmeye zorlayabilir; ama aksini düşünmemek için mantığım beni ikna ediyor. Ama benim üzerimde böyle bir yetkisi olmayan biri de aynı şeyi iddia ederse, ne imanı ne de itaati gerektiren bir durum yoktur...”