Akıl-iman ilişkisi bağlamında Tanrı’nın varlığının bilinebilirliğiyle ilgili tartışmalar, felsefe ve din alanında önemli bir sorun alanı olagelmiştir. Duyuya konu olmayan Tanrı’nın varlığının bilgi konusu olup olmadığı, bilgiye konu ise ne tür bir bilgiyle ve nasıl bilineceği cevabı merak edilen sorulardan bazılarıdır. Çalışmamız bu anlamda iki temel soruna odaklanmış olup bunlar aynı zamanda kitabın iki ana bölümünü oluşturmaktadır. Birincisi Tanrı’nın varlığının bilgiye değil imana konu olduğunu ve dolayısıyla delile gerek olmadığını ifade eden fideist yaklaşımlar ve taklid veya ilham yoluyla iman eden kişilere karşı Mâtürîdî&rsqu
Tükendi
Gelince Haber VerAkıl-iman ilişkisi bağlamında Tanrı’nın varlığının bilinebilirliğiyle ilgili tartışmalar, felsefe ve din alanında önemli bir sorun alanı olagelmiştir. Duyuya konu olmayan Tanrı’nın varlığının bilgi konusu olup olmadığı, bilgiye konu ise ne tür bir bilgiyle ve nasıl bilineceği cevabı merak edilen sorulardan bazılarıdır. Çalışmamız bu anlamda iki temel soruna odaklanmış olup bunlar aynı zamanda kitabın iki ana bölümünü oluşturmaktadır. Birincisi Tanrı’nın varlığının bilgiye değil imana konu olduğunu ve dolayısıyla delile gerek olmadığını ifade eden fideist yaklaşımlar ve taklid veya ilham yoluyla iman eden kişilere karşı Mâtürîdî’nin din alanında delili gerekli gören evidentialist tutumunu ortaya koymaktır. İkincisi ise Tanrı’nın varlığının bilinmesinde, delilin gerekli ama yeterli olmadığını iddia eden görüşlere karşı Mâtürîdî’nin yaklaşımının daha rasyonel ve ahlaki olduğunu göstermektir. Mâtürîdî delilin sağladığı güven üzerinden imanı ve ona bağlı olarak ameli ahlaki bir tutum olarak hikmete uygun görmektedir.