Osmanlı ve Türkiye Ermeni tiyatro tarihi üzerine çalışmalarıyla bildiğimiz Nesim Ovadya İzrail, Tanzimat, İstibdat ve Meşrutiyet Tiyatrosunda “Mardiros Mınakyan” -Türk Devlet Tiyatrosu Darülbedayiisimli yeni kitabıyla okurla buluşuyor.
İzrail, kitabında ünlü oyuncu ve yönetmen Mardiros Mınakyan’ı kendine kılavuz alarak Osmanlı tiyatrosundan Cumhuriyet dönemine kadar geçen süreyi ele alıyor. Osmanlı’da Batılı tarzdasahnelenme biçiminin izleri 1858’e dayanmaktaydı. Bu tarihlerde ünlü Ermeni oyuncu Mardiros Mınakyan da sahnede yer alıyor ve tiyatroya getirdiği yenikliklerle bu sanatın gelişmesinde b&uum
Tükendi
Gelince Haber VerOsmanlı ve Türkiye Ermeni tiyatro tarihi üzerine çalışmalarıyla bildiğimiz Nesim Ovadya İzrail, Tanzimat, İstibdat ve Meşrutiyet Tiyatrosunda “Mardiros Mınakyan” -Türk Devlet Tiyatrosu Darülbedayiisimli yeni kitabıyla okurla buluşuyor.
İzrail, kitabında ünlü oyuncu ve yönetmen Mardiros Mınakyan’ı kendine kılavuz alarak Osmanlı tiyatrosundan Cumhuriyet dönemine kadar geçen süreyi ele alıyor. Osmanlı’da Batılı tarzdasahnelenme biçiminin izleri 1858’e dayanmaktaydı. Bu tarihlerde ünlü Ermeni oyuncu Mardiros Mınakyan da sahnede yer alıyor ve tiyatroya getirdiği yenikliklerle bu sanatın gelişmesinde büyük rol üstleniyordu. Fakat Osmanlı tiyatrosunun tarih yazımında, Mınakyan’ın katkıları, Türk tiyatrosu tarihi lehine gizlenmiş ve göz ardı edilmişti. Ermeni yönetmen ve oyuncularla, Ermenice harfli Türkçe piyes metinleriyle Türkçe oynayan Mınakyan’ın kumpanyası için Osmanlı Ermeni tiyatrosu sınıflandırması yapılabilir.
Mardiros Mınakyan hakkında ortalıkta çok miktarda yüzeysel bilgi ve yazılar olmasına rağmen, değeri yeterince anlaşılamamış ve hak ettiği yere oturtulamamıştı. Kitap tam da bu hassasiyetle kaleme alınmıştır. Osmanlı’da tiyatro Mınakyan’la yaşıttır. Dolayısıyla Mınakyan’ın yaşamı bir bakıma Cumhuriyet öncesi Osmanlı tiyatrosunun ve aynı zamanda Osmanlı Ermeni tiyatrosunun da tarihidir. Bu kitapta Mınakyan’dan yola çıkılarak milli bir Türk tiyatrosunun yaratılmasının izlerine odaklanılmıştır. Aynı zamanda bu incelemede II. Abdülhamit’in sansür ve baskı döneminin sahne üzerindeki izleri de sürülmektedir. Tüm bunlar ışığında İzrail, çalışmasını “Türk Tiyatrosu” olarak adlandırılan tiyatro geçmişimizin muhtevasının, gerçekte “Türkiye’nin Türkleştirilen çok kültürlü tiyatral mirası”ndan başka bir şey olmadığını ortaya koyarak Cumhuriyet dönemi tiyatro tarihçilerinin, tiyatro tarihini “yerlileştirme” çabalarına karşı, “yerli” statüsüne geçmeden önceki “gavur” tiyatrosu dönemini de tiyatronun soy kütüğüne dahil ederek politik ve sosyal değerlendirmelerle kaleme aldı.