Anadolu’da Türk kültürünün temsilinde ve gelişiminde önemli bir yeri olan, bilim insanları, toplum yapısı, dinî, sosyal ve ekonomik kurumlarıyla ön plana çıkan bazı şehirlerin varlığı dikkati çeker. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde bu özellikte olan şehirlerden biri şüphesiz Kırşehir’dir. Bunun en önemli sebebi, Ahi Evran, Âşık Paşa, Caca Bey, Gülşehri, Hacı Bektaş-ı Velî, Şeyh Süleyman Türkmanî ve Yunus Emre gibi kimselerin Kırşehir’de veya yöresinde yaşamaları ve Türk kültürünün temelini teşkil eden eserlerini burada vermeleridir. Bu bakımdan Kırşehir ve yöresinin tari
Tükendi
Gelince Haber VerAnadolu’da Türk kültürünün temsilinde ve gelişiminde önemli bir yeri olan, bilim insanları, toplum yapısı, dinî, sosyal ve ekonomik kurumlarıyla ön plana çıkan bazı şehirlerin varlığı dikkati çeker. Anadolu Selçuklu Devleti döneminde bu özellikte olan şehirlerden biri şüphesiz Kırşehir’dir. Bunun en önemli sebebi, Ahi Evran, Âşık Paşa, Caca Bey, Gülşehri, Hacı Bektaş-ı Velî, Şeyh Süleyman Türkmanî ve Yunus Emre gibi kimselerin Kırşehir’de veya yöresinde yaşamaları ve Türk kültürünün temelini teşkil eden eserlerini burada vermeleridir. Bu bakımdan Kırşehir ve yöresinin tarihi ile ilgili bilimsel araştırmalar büyük bir öneme sahiptir. Prof. İlhan Şahin tarafından kaleme alınan bu eser, kaynak ve belgelerin giderek bollaştığı Osmanlı döneminde, Kırşehir ve yöresinin tarihi ile ilgili olarak bir kısmı yayımlanan, bir kısmı da bugüne kadar yayımlanmayan ve birbirini tamamlayan bir dizi yazıdan oluşmaktadır. Eserde yer alan yazıların kaynağını sadece Osmanlı arşiv belgeleri değil, Osmanlı döneminden önceki âbide, kitabe ve vakfiyeler de teşkil eder. Osmanlı öncesi ve dönemi kaynaklarının mukayeseli olarak kullanıldığı bu eserde, önce Kırşehir tarihinin bazı meseleleri ele alınmakta ve bunu takiben tarihî süreç içinde şehrin ortaya çıkışına, Selçuklu ve Türkmen Beyliklerinden Osmanlılara intikaline, yöreden Rumeli’ye yapılan göçlere, Osmanlı döneminde bir sancak olarak teşkiline, nüfusuna, sosyal yapısına ve ekonomik durumuna yer verilmektedir. Ayrıca eserde şehrin sosyal ve fizikî yapısının şekillenmesinde önemli bir rol oynadığı anlaşılan dinî ve sosyal tesisler ile bu tesislerin vakıflarının Selçuklu döneminden Osmanlılara geçiş süreci, bunların fonksiyonları ele alınmakta ve kurumlar arasındaki devamlılık ortaya konulmaktadır. Tarihî süreç içinde Kırşehir’in en önemli özelliği, kırsal alandaki kültür değerleri ve yerleşim yerleriyle bir bütünlük teşkil etmesidir. Bu bağlamda eserde bugünkü Hacıbektaş kazasının çekirdeğini oluşturan Kırşehir’e bağlı Hacım (Hacıbektaş) ve yine bugün Kırşehir’e bağlı bir kaza merkezi olan Mucur’un tarihi ile ilgili kaynaklara dayalı mukayeseli bilgiler sunulmaktadır. Bu arada Kaman adlı kazanın, esasında göçebe bir aşiretin yerleşmesiyle ortaya çıktığına ve aynı adlı aşiretin Merkezî Asya’da da yaşadığına işaret edilmektedir. Bunun yanında özellikle XV. ve XVI. yüzyıllarda hem Kırşehir’in merkezinin hem de kırsal kesimin iskân tarihinde önemli bir rol oynayan ve geleneksel kültürün takviye ve yenilenmesini sağlayan göçebe gruplardan Varsak Türkmenleri’ne de dikkat çekilmektedir. Bu meyanda Kırşehir ve yöresi ile ilgili Osmanlı arşiv kaynaklarının, sadece Osmanlı dönemi için değil, Anadolu Selçuklu dönemi için de önemli olduğu belirtilmektedir.