Türkiye Cumhuriyeti kuruluşu itibariyle yönetim şeklini demokrasi olarak seçmiştir. Demokrasi ortamının oluşabilmesi için önemli bir zorunluluk olan eşitlik ilkesi, kadın ve erkek arasındaki eşitliğinde tamamen sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Cinsiyetler arası eşitliğin uygulanabilmesi için atılan en önemli adım da kadınlara siyasi haklarının verilmesi aşamasıdır. Kadının, sosyal statüsündeki değişimini Türk halkına kabul ettirilmesi oldukça sancılı ve uzun bir süreç olmuştur. Bu sürecin bu kadar uzun ve zorlu olmasının sebebi, hafızalara yüzyıllardır yerleşmiş olan ataerkil toplum yapısı zihniyetinden kaynaklanmaktadır. Bu yapıya göre kad
Tükendi
Gelince Haber VerBu çalışmayı yapmamızdaki en önemli motivasyon, araştırmalarımız sırasında ülkemizde “kadın hakları” konusu üzerinden tarihi olguların çarpıtılarak; daha hafif bir ifadeyle gerçeklik ilkesine aykırı biçimde Mustafa Kemal Atatürk’ün yıpratılmaya çalışıldığını gözlemlemiş olmamızdır. Bilimsel yaklaşımla bağdaştığı tartışılabilecek “bir dönemi karalama” çabasının ‘kalabalık’ akademik unvanlı kişilerce yapılıyor olması bilimsel etik açısından üzüntü vericidir. Ne yazık ki bu şahıslar literatürü büyük oranda ellerinde tutmaktadırlar.
Bu çalışmadaki hedefimiz, yüzyıllarca süren baskıların sonucunda en temel insan haklarından yoksun bırakılan kadınlarımızın tarihsel süreç içerisinde özgürlük ve eşitlik için yaptıkları mücadeleyi ve bu mücadelede Atatürk’ün nerede durduğunu nesnel verilerle, taraf olmadan incele-mek, kısaca bilim etiğinden ayrılmadan “gerçekleri” anlat-maktır.