Esasen İslam geleneğinde tarihsellik olarak isimlendirilmemiş olsa da Kur’an’ın tarihselliği, Kur’an’ın tarih zeminindeki tezahür şeklidir. Buna göre Kur’an, yerel, tarihsel bir zeminde konuşmaktadır ve mana da konuştuğu tarihsel bağlam içerisinde tezahür etmektedir. Sözün tarih zemininde söylenerek tarihsel bağlam içerisinde tezahürü, muhataplar nezdinde vahyi salt bir söz olmanın ötesine taşıyarak, somut bir uygulamada temsil edilmesini ve söz konusu tarihsel pratiğin söze kalkan olarak onu korumasını sağlamıştır. Fakat diğer taraftan bu durum, vahyi tarih dışı ya da tarih üstü bir mahiyetten, tarihsel bir mahiyete taşımışt
Tükendi
Gelince Haber VerEsasen İslam geleneğinde tarihsellik olarak isimlendirilmemiş olsa da Kur’an’ın tarihselliği, Kur’an’ın tarih zeminindeki tezahür şeklidir. Buna göre Kur’an, yerel, tarihsel bir zeminde konuşmaktadır ve mana da konuştuğu tarihsel bağlam içerisinde tezahür etmektedir. Sözün tarih zemininde söylenerek tarihsel bağlam içerisinde tezahürü, muhataplar nezdinde vahyi salt bir söz olmanın ötesine taşıyarak, somut bir uygulamada temsil edilmesini ve söz konusu tarihsel pratiğin söze kalkan olarak onu korumasını sağlamıştır. Fakat diğer taraftan bu durum, vahyi tarih dışı ya da tarih üstü bir mahiyetten, tarihsel bir mahiyete taşımıştır. Zira vahiy, insanı hedef almaktadır; insan ise ancak tarih zemininde varoluşunu gerçekleştirmekte olan tarihsel bir mahiyettir. Bir beşer olarak insanın, ancak tarih ortamı olan dünyada varolabilen bir dünyalı ve ancak bu dünyada tarihin taşıyıcısı olan dil ortamında düşünebilen, görebilen, hatta burada bir taraftan tarihi belirlerken diğer taraftan belirlenen tarihsel bir varlık olması, vahyin de tarihsel bir zeminde tarihsel bir tezahür biçimiyle ortaya çıkmasını zorunlu kılmaktadır.
“Nedir Ne Değildir?” projesi çerçevesinde telif edilen 10 kitaptan oluşan bu seride, günümüzde sık sık tartışılan konular üzerinden ilmî disiplinlerin birbirleriyle ilişkileri, ayrıldıkları noktalar ve yöntem farklılıklarını göstermeye çalıştık. Aynı konuda, tefsir, hadis ve kelam olmak üzere üçü sabit, biri ise ele alınan konuya göre değişken olmak üzere dört ilim dalından dört uzmanın konuyu ele almalarını, ortaya koymalarını istedik.
Bizi bu projeyi gerçekleştirmeye teşvik eden etkenlerden biri, son dönemlerde dinî konularda yapılan tartışmaların düzeyinin oldukça düşmüş olduğunu gözlemlememizdir. Nitekim dinî tartışmalara yetkin olan ya da olmayan herkes katılabilmekte, hatta çoğu zaman konuşması gerekenlere söz verilmemektedir. Bu proje ile bilim insanlarının, görüşlerini polemik ortamı olmadan sükûnetle anlatmalarına zemin oluşturmaya çalıştık.
Proje, Müslüman bilim insanlarının, birbirlerini dışlamadan, ötekileştirmeden ve tekfir etmeden görüşlerini ortaya koyabilmelerinin imkânsız olmadığını bir kez daha göstermiştir. Okuyucu, bilim insanlarının birikim ve yaklaşımlarına dayanan görüşlerden dilediğini seçmekte özgürdür. Dilerse farklı görüşlerin kendince kabul edilebilir taraflarını alarak başka bir sentezle yeni bir yol da açabilir.