"Mermer... Yeraltında durur, kütlesel ve tok... Binlerce yıl ayaktadır, anıtsal. Tek kararlı vuruşla bir anda dağılır, un ufak; toza, toprağa karışır... Mermer genç ölünün başında bekler, eski zamanın ve genç bir kadının hikâyesini söyler... Bu kadar göz nuru, bunca emek, güzelliğin kusursuz dengesi. Emeğinin yüzyıl bile geçmeden itilip kakılacağım öngörebilir miydi, taş ustası?.. Mezarlığın talan edileceğini! Güzelliği yok olmaya iten kaba umursamazlığı kabul edemiyordum. Bu taşlarda bir kentin incitici tarihi,yıkıcı çıkarcılığı, yüzyıl içinde mezarlıklarına dek yıkılmış ve yıkıntının üstüne beton kuleler dikmiş bir kentin geçmişi ve şimdisi kazılıydı... Taş ustası Halim’in öyküsünü yazmaya işte böyle başladım..."Erendiz Atasü’nün Trabzon’daki bir mezar taşından Mısır piramitlerine uzanan öykülerinde, taşı ve sözü yontanların sabırlı ve ıstıraplı emeği, sanatta ve hayatta geçici olanla kalıcı olanın iç içeliği dile geliyor.