Döllenme anında basit bir mekanizmaya bağlı olarak belirlenen cinsiyet, toplumsallaşma sürecinde insan denen "toplumsal hayvan"ın başına bela olmuştur. Tarihsel süreç içinde iki cins arasında, dişinin doğurganlığına bağlı olarak gelişen işbölümü, kadın ile erkeğe toplumsal yaşam, kültür, psikoloji vb. alanlarda da tamamen ayrı roller biçti. Kural olarak biyolojik cinsiyetle örtüşmesine -daha doğrusu ona tekabül etmesine- rağmen ondan ayrı bir kavram olan "toplumsal cinsiyet" işte bu tarihsel sürecin ürünüdür.
R. W. Connell’ın "Toplumsal Cinsiyet ve İktidar" başlıklı bu çarpıcı çalışması, toplumsal cinsiyet kavramının açıklanmasına bir giriş niteliğindedir. Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet ilişkilerine dair sorunları tarihten psikanal
Tükendi
Gelince Haber VerDöllenme anında basit bir mekanizmaya bağlı olarak belirlenen cinsiyet, toplumsallaşma sürecinde insan denen “toplumsal hayvan”ın başına bela olmuştur. Tarihsel süreç içinde iki cins arasında, dişinin doğurganlığına bağlı olarak gelişen işbölümü, kadın ile erkeğe toplumsal yaşam, kültür, psikoloji vb. alanlarda da tamamen ayrı roller biçti. Kural olarak biyolojik cinsiyetle örtüşmesine –daha doğrusu ona tekabül etmesine– rağmen ondan ayrı bir kavram olan “toplumsal cinsiyet” işte bu tarihsel sürecin ürünüdür.
R. W. Connell’ın Toplumsal Cinsiyet ve İktidar başlıklı bu çarpıcı çalışması, toplumsal cinsiyet kavramının açıklanmasına bir giriş niteliğindedir. Toplumsal cinsiyet ve cinsiyet ilişkilerine dair sorunları tarihten psikanalize, ekonomiden gündelik politikaya kadar çok çeşitli boyutlarıyla ele alan Connell, literatür incelemelerinin yanı sıra örnek olay çözümlemeleri ve istatistiklerle de zenginleştirilmiş bir çalışma sunuyor bizlere. Ancak bunun da ötesine geçerek cinsellik ve cinsiyet kavramlarını sosyal ve politik teoriyle bütünleştirme, bu alandaki teorik çalışmalar içindeki yerlerine oturtma çabasına girişiyor.
Kadın ve erkek olmayı nasıl öğreniyoruz? Toplumsal cinsiyet rolleri tarih içinde nasıl bir evrim geçirmiştir? Toplumsal cinsiyetler arasında böylesine bir eşitsizliğin kök salması, kadınların tarih boyunca ekonomik, kültürel, toplumsal ve siyasi yaşamda hep ikincil ve tabi konumda kalması, teknoloji öncesi toplumlarda biyolojik cinsiyetin kaçınılmaz sonucu mu olmuştur? Bir başka deyişle, evrensel bir yapı oluşturan ataerkillik toplumsal evrim sürecinde insanlığın kaderi miydi? Yoksa pekâlâ bambaşka bir gelişme de gerçekleşebilir miydi? Connell, bu soruları tartışmaya açmakla kalmayıp ataerkilliğin tarihten silinmesi ve iki cinsin bütünleşmesine dayalı, tam anlamıyla eşitlikçi, demokratik, insanca bir yapı kurulması için ezilen cinsin ve cinsel kategorilerin –kadınların, eşcinsellerin ve ataerkil cinsiyetçi kategorilerden “sapma” gösteren bütün grupların– önündeki açılımları da irdeliyor. Cinsiyet ilişkileri sadece kadın-erkek ekseninde ele alınmayıp eşcinseller ve ataerkil sisteme meydan okuyan diğer kategoriler de etraflı biçimde değerlendirilmekte; kadın ve eşcinsel kurtuluş hareketleri başta olmak üzere bu doğrultudaki örgütlenmelerin geçmiş kazanımlarının ve geleceğe yönelik stratejilerinin bir değerlendirmesi sunulmaktadır.
Toplumsal Cinsiyet ve İktidar’da, ekonomi ve politik temsil alanlarındaki eşitsizlikten ataerkil şiddete kadar çok geniş bir alanı ilgilendiren cinsel politikanın değişim dinamikleri eleştirel bir gözle inceleniyor. Toplumsal cinsiyet ile cinselliği, bu alanlardaki geleneksel kabulleri sorgulayıp dönüştürme amacı doğrultusunda toplumsal/politik teorilerle bütünleştirmeyi deneyen Connell’ın kitabı, cinsiyet araştırmaları ve cinsel politika alanlarına ilgi duyan herkes için önemli bir kaynak olacaktır.