"Ne olacak bu memleketin hali?" sorusunun cevabını bulmak için bütün bir toplum olarak düşünürüz, konuşuruz. Hoş, genellikle ümitsizliği de bir borç gibi kabul etmişizdir. Sokaktaki vatandaşından işadamına, siyasetçisinden sendikacısına, bürokratından askerine kadar hemen hemen her kesimin ana ilgi odağıdır memleket meseleleri. İşin ilginç yanı bütün konuşmalar dönüp dolaşıp siyasete dayanır. Yoğun ilgiye rağmen, konuştuğumuz sorunların özünün değişmiyor olması çok ciddi bir çelişkidir. Çelişki şu: Herkes kendisinden veya sahip olduğu iş, aile, arkadaşlarıyla ilgilendiğinden daha fazla memleketle ilgileniyordur. Kişilerin memleket meselelerine ilgisi can alıcıdır. Yine de meselelerin çözümünde hatırı sayılır ilerlemeler kaydedilmez. Yıllardır aynı şeyleri konuşup dururuz. Bu, genel halimizdir. Peki neden? Birey neden dışındaki herşeyle ilgilenirken kendisini unutur ki, yakınmalarının nedenlerini neden hep dışındakilere bağlar, çözümü dışarıda arar durur? Çelişkinin kaynağı toplumumuzda "ben"in unutulmuşluğu olmasın? Eğer öyleyse "ben" nasıl unutulur halde kalabilir? Ya da toplumumuzda "ben" hiç varolmadıysa, bundan sonra nasıl varedilebilir?