Türk dilinin Anadolu topraklarına yolculuğu, 13. yüzyılda Türkistan’dan yola çıkan büyük göçlerle başlar. Bu yolculuk, batıya doğru durmadan sürüp gitse de Anadolu coğrafyası, özellikle de Toroslar, Türkçenin ikinci anayurdu olmuş. Bir bakıma Selçuklu ve Osmanlı yönetimlerinin unuttuğu ana dil, Karamanoğlu Mehmet Bey’den sonra Cumhuriyetin de kucaklamasıyla sığındığı coğrafyada yaşayıp gelmiş. Dilin sahibi, yurdunu koruduğu gibi dilini de korumuş.
İşte bu kitap; bir kısmı unutulmakta olsa da Toroslarda yaşayanların dilinde varlığını sürdüren sözler, çiçek toplar gibi birer birer derlenerek yaklaşık elli yıld
Tükendi
Gelince Haber VerTürk dilinin Anadolu topraklarına yolculuğu, 13. yüzyılda Türkistan’dan yola çıkan büyük göçlerle başlar. Bu yolculuk, batıya doğru durmadan sürüp gitse de Anadolu coğrafyası, özellikle de Toroslar, Türkçenin ikinci anayurdu olmuş. Bir bakıma Selçuklu ve Osmanlı yönetimlerinin unuttuğu ana dil, Karamanoğlu Mehmet Bey’den sonra Cumhuriyetin de kucaklamasıyla sığındığı coğrafyada yaşayıp gelmiş. Dilin sahibi, yurdunu koruduğu gibi dilini de korumuş.
İşte bu kitap; bir kısmı unutulmakta olsa da Toroslarda yaşayanların dilinde varlığını sürdüren sözler, çiçek toplar gibi birer birer derlenerek yaklaşık elli yılda hazırlandı.
Halk ağzından sözcük derlemek, adeta kırlardan çiçek toplamaya benziyor. Eğer bir çiçeği bile kurumaktan, bir sözü bile unutulmaktan kurtarmış olursak bu topraklara olan borcumuzun birazını ödemiş olacağız.