Türkiye Cumhuriyeti, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkım ve keşmekeşi içinde; kendisine verilmek istenmeyen Doğu Trakya ve Anadolu topraklarındaki hâkimiyeti, hem savaş meydanındaki zaferler hem de diplomasi sahasındaki galibiyetlerle yeniden mühürleyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk milletinin mucizevi başarısıdır. Görkemli Osmanlı İmparatorluğu’nun yaklaşık 200 yıl süren çöküş sürecinin ardından; sanayileşmiş ülkelerle girişilen gecikmeli bir yarış, eğitim ve öğretimde başlatılmış muazzam bir seferberlik, bilginin ve yükselmenin toplumsallaşması istikametinde atılan dev adımlar, refahın böl&
Tükendi
Gelince Haber VerTürkiye Cumhuriyeti, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkım ve keşmekeşi içinde; kendisine verilmek istenmeyen Doğu Trakya ve Anadolu topraklarındaki hâkimiyeti, hem savaş meydanındaki zaferler hem de diplomasi sahasındaki galibiyetlerle yeniden mühürleyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Türk milletinin mucizevi başarısıdır. Görkemli Osmanlı İmparatorluğu’nun yaklaşık 200 yıl süren çöküş sürecinin ardından; sanayileşmiş ülkelerle girişilen gecikmeli bir yarış, eğitim ve öğretimde başlatılmış muazzam bir seferberlik, bilginin ve yükselmenin toplumsallaşması istikametinde atılan dev adımlar, refahın bölüşümü, fırsat eşitliği, yerli sermayenin geliştirilmesi gibi o dönem için aşılması zor eşikler geçilerek bugünün güçlü Türkiyesine gelinebilmiştir. Cumhuriyetin onuncu yıldönümü kutlamalarına kadar dünya devletlerinin önemli bir kısmının Cumhuriyet başarısına inanmakta zorlanarak Ankara’da diplomatik temsilciliklerini açmamış oldukları, adeta “dur bakalım ne olacak?” diye seyrettikleri hatırlardadır.
Binlerce yıllık Türk tarihinin yeni ve şerefli bir sayfası olan “Cumhuriyet”in devletler dünyasında kıdem alışı, türlü zorlukların aşıldığı başarılarla örülüdür. Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye, bir küresel güç olmamakla birlikte bir bölgesel güç olduğu konusunda diğer aktörlerin kuşku duymadığı, dostluğu istenen ve düşmanlığı arzu edilmeyen bir devlet olabilmiştir. Şüphesiz, kısır iç tartışmalarla, kamu düzenini ve toplum huzurunu baltalamaya dönük dış destekli faaliyetlerle, rejim/devlet düşmanı çevrelerin muhtelif faaliyetleriyle, demokrasiye yapılmış türlü müdahaleler, darbeler ve darbe girişimleriyle yıllar arzında heba olmuş enerjisi, bunlardan kaynaklanan toplumsal ve idari tahribatları mevcuttur. Bununla birlikte devletlerin güç kapasiteleri bakımından esas kabul edilen niteliksel ve niceliksel unsurlar bağlamında azımsanacak/görmezden gelinebilecek bir aktör olmadığı da açıkça görülmektedir.
Türkiye Cumhuriyeti ikinci yüz yılına girerken, bu önemli dönemece bir mim koymadan edemezdik. Cumhuriyetin ilelebet yaşayacağına olan inançla, önemli konu başlıklarını kapsayan bu eserin Türk dış politikası okurları için faydalı olmasını dileriz.