Dergimizin bu sayısında da sizleri, İsa Habibbeyli`nin, kurucumuz Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı`nın edebiyat tarihçiliğini değerlendirdiği makalesinin ikinci bölümüyle selamlıyoruz. Uzun yıllardan beri dergimizin yazar kadrosunda yer alan değerli ilim adamı Mehmet Samsakçı, geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arşivi`nde Tanpınar`a ait daha önce bilinmeyen yeni belgeler keşfettiğini duyurmuştu. Bu belgelerin Tanpınar`ın biyografisine ait bilgileri değiştireceğini ve Tanpınar hakkında yeni araştırmalara da ışık tutacağını düşünüyorum. Ayrıca M. Samsakçı`nın keşfettiği ve Tanpınar`ın daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış i
Tükendi
Gelince Haber VerDergimizin bu sayısında da sizleri, İsa Habibbeyli`nin, kurucumuz Şeyhülmuharririn Ahmet Kabaklı`nın edebiyat tarihçiliğini değerlendirdiği makalesinin ikinci bölümüyle selamlıyoruz. Uzun yıllardan beri dergimizin yazar kadrosunda yer alan değerli ilim adamı Mehmet Samsakçı, geçtiğimiz günlerde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arşivi`nde Tanpınar`a ait daha önce bilinmeyen yeni belgeler keşfettiğini duyurmuştu. Bu belgelerin Tanpınar`ın biyografisine ait bilgileri değiştireceğini ve Tanpınar hakkında yeni araştırmalara da ışık tutacağını düşünüyorum. Ayrıca M. Samsakçı`nın keşfettiği ve Tanpınar`ın daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış iki fotoğrafını da sizlere sunuyoruz.
Sizlerin huzuruna her sayımızda bir dosya ile çıkmayı murat ediyoruz. Dolayısıyla bu sayımızda da günümüz hikâyesinin son otuz yılını değerlendirdiğimiz bir dosyaya yer verdik. Elbette diğer edebî türlerde olduğu gibi hikâyemiz de tarihî bir gelişim çizgisine sahip. Hikâyemizin kat ettiği yola ve bu yolda aksayan taraflarına baktığımızda bu tarihî sürecin izlerini takip etmek mümkündür. Fakat hikâyemizin uzun yıllara sahip tarihi geçmişinde kaybolmamak adına otuz yıllık bir süreci esas aldık. Şüphesiz hikâyemizin bu otuz yıllık macerası da önemli değişim ve dönüşümleri içinde barındırıyor. Elbette bu durum yeni meseleleri de beraberinde getirecektir.
Hikâye dosyamıza Oktay Yivli`nin günümüz öyküsüne giriş denemesiyle başlıyoruz. Son otuz yılın ayrıntılı bir portresini çizen Yivli, bu dönem hikâyecilerimizi de üç ana kuşağa bölüyor. Bu üç kuşağın birbiriyle olan ilişkilerine yönelik tespitleri ise hayli mühim. Yivli çağdaş Türk hikâyesinin kısa zaman içerisinde hangi merhalelerden geçtiğini gözler önüne seriyor. Onun bu denemesi çağdaş Türk hikâyesini ve hikâyecilerini tanımak için bir rehber niteliğinde... Âlim Kahraman ise günümüz hikâyesinin anlattığı konulara temas ediyor.
Modernitenin gerçekliğinden sıkılan günümüz insanının edebiyatı da oyunsulaştırdığını ve büyülü gerçekliğe doğru yelken açtığını dile getiriyor. Ayrıca sayısında gözle görülür bir artış olan atölye çalışmalarını da irdeliyor. Necip Tosun, öykümüzün bugünkü durumunu kısaca izah ettikten sonra hikâyenin aksayan yönlerine dikkat çekiyor. Bu noktada edebiyatımızdaki eleştiri noksanlığının hikâyede de çokça hissedildiğini dile getiriyor. Abdullah Harmancı, son dönem hikâyecilerimizin hikâye geleneğimizle olan bağlarını inceliyor. Harmancı, öncelikle kendi anlatı geleneğimizden istifade eden Ömer Seyfettin ve Hüseyin Rahmi örneğini sunuyor. Ardından çağdaş hikâyecilerimizden Süleyman Bulut ile Emine Işınsu`nun bu çizgide nasıl ilerlediğini açıklıyor. Tuncay Bolat ise postmodern edebiyat ile büyük bir şöhret yakalayan üstkurmaca kavramını ele aldığı yazısında, her ne kadar üstkurmaca kavramının postmodern edebiyat ve roman ile özdeşleştiği kabul edilse de dünya edebiyatlarında olduğu gibi Türk edebiyatında da postmodern öncesi bir hikâyesi olduğunu vurguluyor. Nurullah Çetin ise günümüz hikâyecilerinden Osman Çeviksoy`un hikâyeciliğini derinlemesine tahlil ediyor. Dosyamızı hikâyecilerimizle yaptığımız tek soruluk bir soruşturma ile kapatıyoruz. Kendi hikâye anlayışlarını ve günümüz hikâyesini farklı yönleriyle dile getiren yazarlarımız bu ankete verdikleri cevaplarla edebiyat tarihi için de bolca malzeme veriyor. Edebiyat araştırmacıları için kaçırılmayacak bir soruşturma sizleri bekliyor.
Günümüz hikâyesinin işlendiği bir edebiyat dergisinin hikâyesiz olması düşünülemezdi. Bu nedenle dosyamızın hemen ardından Necdet Ekici`nin “Güvercinim Gülbeyaz” hikâyesi geliyor. Ekici`nin karakterleri konuşturmadaki hüneri bu hikâyesinde de görülüyor. Mehmet Toygar Özdemir de hayatın hızından dem vurduğu öyküsüyle bizlerle.
Kaybolan tek nüshasını bulduğumuz ve geçen sayımızda “ifade-i meram” bölümünü yayımladığımız Evcimenzade Halim Efendi`nin Kılıbık-name adlı eserini tefrika etmeye devam ediyoruz. Ayrıca bu nadide eserin ifade-i meram bölümünü okuyup bizlere mesaj gönderen değerli okuyucularımızdan gelen mesajları da yayımlamayı uygun gördük.
Bu ayki şairlerimiz ise Nurullah Genç, Hızır İrfan Önder, Oğuzhan Gündüz, Ramazan Ekici, Harun Ceylan, Sefa Reşid ve Zeynel Beksaç.
Ajandamız ise tiyatro ve sergi yazılarıyla hayli kabarık. İyi okumalar dileriz…
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni