Sevgili Türk Edebiyatı Okurları,
Şubat ayı, sayfalarımız arasında matem rüzgârının estiği bir ay bizim için. Vakfımızın ve elli birinci yılına kadem koyan dergimizin banisi Şeyhülmuharrirîn Ahmet Kabaklı, 22 yıl evvel Hakk’a yürüdü. Türk edebiyatında ve kültür tarihimizde yaktığı meşalenin hiç sönmeyeceğini düşünüyor, kendisini rahmet ve minnetle anıyorum. Bu ay edebiyatımızın önemli burçlarından Tarık Buğra’nın da ebedî âleme göçüşünün 29. yıl dönümü. Bu nedenle dergimizin sayfaları Şaban Sağlık’ın “Tarık Buğra ve Türk Ruhu” adını verdiği maka
Tükendi
Gelince Haber VerSevgili Türk Edebiyatı Okurları,
Şubat ayı, sayfalarımız arasında matem rüzgârının estiği bir ay bizim için. Vakfımızın ve elli birinci yılına kadem koyan dergimizin banisi Şeyhülmuharrirîn Ahmet Kabaklı, 22 yıl evvel Hakk’a yürüdü. Türk edebiyatında ve kültür tarihimizde yaktığı meşalenin hiç sönmeyeceğini düşünüyor, kendisini rahmet ve minnetle anıyorum. Bu ay edebiyatımızın önemli burçlarından Tarık Buğra’nın da ebedî âleme göçüşünün 29. yıl dönümü. Bu nedenle dergimizin sayfaları Şaban Sağlık’ın “Tarık Buğra ve Türk Ruhu” adını verdiği makalesiyle açılıyor. Muharrem Dayanç, bir Necatigil mektubuna sızdığı yazısında onun mektuplarından taşanları dile getiriyor, yazının sonunda mektubun tam metni de yer alıyor. Tahsin Yıldırım ise Cenap Şahabettin’e hasrettiği makalesinde şairin Millî Mücadele ve Mütareke dönemlerindeki tavrına dikkat çekerek onun zıt kutuplarını bir arada veriyor. Mimari yalnızca bir şehrin değil, şehrin sakinlerinin kimliğini de oluşturuyor, onlara yön veriyor. Mimarinin inşa ettiği bu kimliğin edebiyata yansımaması mümkün mü? Ayşe Çipan Büyükcam, makalesinde mimari üzerinden Ahmet Hamdi Tanpınar ve Orhan Pamuk’un romanlarında kimlik arayışına değiniyor. Selda Uygur Gürbüz’ün yazısıyla sinema ve edebiyat dosyasının perdesini açıyoruz. Gürbüz, dünya edebiyatındaki avangart eserleri ve beyaz perdeye yansımalarını iki örnek üzerinden inceliyor: “Uyuyan Adam” ve “Kumların Kadını”. Özlem Kale ise dosyamızın çekirdeğini oluşturan bir yazıya imza atıyor. Kale, herkesin zihnini kurcalayan “Sinema neden edebiyatın kapısını çalar? Sinemanın edebiyattan aldığı ve edebiyata kattığı şeyler nelerdir?” sorularını cevaplıyor. Hasan Sakın, bizleri Ülkü Tamer’in çocukluğuna doğru bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculukta Tamer’in sinema ile ilk tanışıklığına ve şiirlerindeki etkisine tanık olacağız. Rıdvan Şentürk, bu dosyaya sinema ve edebiyatın biraz ötesine geçerek sanat ve temsiliyet hakkında yazdığı ufuk açıcı makalesiyle katkıda bulunuyor. Emel Koşar’ın Metin Erksan’ın ilk filmi olan “Karanlık Dünya-Âşık Veysel” filmi ile Bedri Rahmi’nin yazdığı senaryoyu sansür, sinema ve edebiyat bağlamında değerlendiriyor. Elbette bu dosyamızın oluşmasında Mehmet Güneş’in payı büyük, kendisine teşekkür ediyoruz. Dosyamızdan hemen sonra Yahya Akengin’in hikâye dünyasına giriyoruz. Akengin, Korpahar’da bir ev, yurt arayışını dahası hasretin sızısını dile getiriyor. Zemfira Meherremli ise hikâyesinde düşman elinde esir düşmüş Azerbaycanlı bir kadının vatan aşkını ve isyanını anlatıyor. Direnişinin sonunda nasıl bir efsaneye dönüştüğünü bizlere gösteriyor. Dergimiz bu ay da hikâyeler, şiirler, kitaplık ve ajanda bölümümüzle dopdolu. Tüm okurlarımıza keyifli okumalar dileriz.
İmdat Avşar
Genel Yayın Yönetmeni