Modernleşen yaşantıda bireyin görünürlüğüne yönelik pratiklerin artışı kamusal alanın taklit, gösteriş ve ahlaki zaaf ile birlikte düşünülen bir “sahne” olarak algılanışına neden olurken bir yandan da ahlaki normların ve mahremiyetin kaybı endişelerine yol açar. Türk toplumunun erken modernleşme sürecinde yazılmış romanlarda kamusal yaşamın ve sosyalleşme pratiklerinin bir yandan arzuyu inşa eden aslî unsur oluşu, diğer yandan ise ahlak ve samimiyeti yıkmaya yönelik bir tehlike olarak algılanışı ortak bir izlektir.
Bu çalışmada Türk toplumunda modern kamusallığın inşasına tarihsel bir çer&cc
Tükendi
Gelince Haber VerModernleşen yaşantıda bireyin görünürlüğüne yönelik pratiklerin artışı kamusal alanın taklit, gösteriş ve ahlaki zaaf ile birlikte düşünülen bir “sahne” olarak algılanışına neden olurken bir yandan da ahlaki normların ve mahremiyetin kaybı endişelerine yol açar. Türk toplumunun erken modernleşme sürecinde yazılmış romanlarda kamusal yaşamın ve sosyalleşme pratiklerinin bir yandan arzuyu inşa eden aslî unsur oluşu, diğer yandan ise ahlak ve samimiyeti yıkmaya yönelik bir tehlike olarak algılanışı ortak bir izlektir.
Bu çalışmada Türk toplumunda modern kamusallığın inşasına tarihsel bir çerçeve çizilerek modern Türk edebiyatının ilk seksen yılından seçilmiş örnekler “kamusallık endişesi” kavramı etrafında inceleniyor. Romanlarda kamusallık ve mahremiyet kodlarının peşinden gidilerek endişenin izi sürülürken bir yandan da modernleşen kamusal yaşamın bireyin davranışı üzerindeki etkileri, kamusallığın inşasında görme ediminin, teşhir ve seyir olgularının yeri, kamusal mekânın bir performans alanı olarak kurgulanması gibi meseleler tartışmaya açılıyor.