Cafer Yıldırım’ın söylemi çok cesur. Uzun, çarşaf gibi, çarpıcı ve anlatımdan korkmayan, yeni tarz içinde gösterilmeye hazır etli dizeler. Şiirini içerik yoğun kılan, hayatın içinden bir şiir yazıyor olmasındandır. Şiiri sürekli gerçeklerle, yaşanmışlıkla, deneyimlenmiş olanla, gerçeklikle ilişki içinde ve hareketli bir şiir. Bu bakımdan ontolojik bir şiir zira varlığı bir oluş, eylem içinde dile getirir. “Fevrin Nerde Konak Olacak Sana” şiirinde “Varlığıma bir dünya aradım” dizesiyle betimlemeye çalıştığı insan/kendisi “varlığın varlığının anlamını” sorgulayan insandır ve
Tükendi
Gelince Haber VerCafer Yıldırım’ın söylemi çok cesur. Uzun, çarşaf gibi, çarpıcı ve anlatımdan korkmayan, yeni tarz içinde gösterilmeye hazır etli dizeler. Şiirini içerik yoğun kılan, hayatın içinden bir şiir yazıyor olmasındandır. Şiiri sürekli gerçeklerle, yaşanmışlıkla, deneyimlenmiş olanla, gerçeklikle ilişki içinde ve hareketli bir şiir. Bu bakımdan ontolojik bir şiir zira varlığı bir oluş, eylem içinde dile getirir. “Fevrin Nerde Konak Olacak Sana” şiirinde “Varlığıma bir dünya aradım” dizesiyle betimlemeye çalıştığı insan/kendisi “varlığın varlığının anlamını” sorgulayan insandır ve Heidegger’in “the being of a being” (bir varlığın varlığı) anlayışına doğrudan gönderme yapmaktadır. Hayatın nabzını tutan, damarlarında dolaşan ve bu orada olanda mevcut olan varlığın anlamını açığa çıkaracak bir şiirin ardındadır. Yaşanmışlık ve yaşanmışlık düşüncesi yaratmak, Cafer Yıldırım şiirinin temel hedeflerinden biridir. İnsana dokunduğu yerde acının ne kadar derinde işlediğini de göstermekten yanadır.
İnsana dokunmak söz konusu olunca, Cafer Yıldırım’ın toplumsal sorunları da yoğun bir biçimde şiirinin merkezine aldığını belirtmek gerekir. İnsanı bu sorunların odağından da ele alarak daha geniş bir bakış açısından irdeler. Etrafını kuşatan olay ve olgular örgüsü içinde insan çok boyutlu gösterilir. Dış ve iç gerçeklikler sarmalında, adeta içbükey ve dışbükey aynalarla yansıtılır. Esasen bakışının odağında sınıf karakteri egemendir. Onun öfkesi ezilen sınıflar, mağdurlar, dipte yaşayanlar, zayıf olanlar, itilmişler, hor görülenlerdir. Bunlar adına kaygılanır, endişe duyar, acı çeker. Umudu da umutsuzluğu da bu noktada netleşir.
Böyle şiirlerde sesi de öfkesiyle gürleşir. Bir manzaraya tutar gibidir projeksiyonunu. Türkiye insanıdır artık anlatılan. Somutlaştırdığı insan bu noktada soyut bir olgu haline gelir. Ülkenin taşı toprağıyla yaşadıkları insanın yaşadıklarıdır. Ülke artık anlatılan insandır. Bu insan iliğine dek acı içinde yaşayan yurdumuzun insanıdır. Hem şairin kendisidir hem Türkiye’nin insanıdır.
Metin Cengiz