Klasik iktisadi yaklaşıma göre olağanüstü bir kamu geliri olarak görülen kamu borçlanması, devletin genel ekonomik yapı içindeki fonksiyonelliğinin arttığı Keynesyen yaklaşımla birlikte olağan kamu gelirine dönüşmüş ve mali gereksinimlerin yanı sıra ekonomik gereksinimlerle de devletin rahatlıkla borçlanabileceği algısı hemen tüm ülkelerin ekonomi politikalarına yansımıştır. Kamu borçlanması teorik arka planındaki bu gelişmeye paralel olarak özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızla artmış ve bugün ulaştığı büyüklük itibariyle temel bir finansman kaynağına dönüşmüştür. Kamu borçlanması ekonomik büyüme ve kalkınma, sermaye birikimi, kuşaklar arası kaynak transferi ve enflasyon gibi makro ekonomik büyüklükler üzerindeki doğrudan ve türev etkileri ile sosyo-ekonomik yapıya yön veren temel dinamiklerden birisi olarak ele alınmaktadır. Ekonomi yönetiminin ve siyasal yapının tam da kurumsallaşamadığı gelişmekte olan ülkelerde bir türlü disipline edilemeyen kamu maliyesi ve bu temelde gelişen kamu kesimi finansman sorunları da yüksek faiz ve kısa vadelerle kamu borçlanmasını önemli bir alternatif ve zorunluluk olarak ortaya çıkartmıştır. Kamu borçlanması büyüklüğü, yapısı, kompozisyonu, etkileri ve sürdürülebilirliği temelinde Türkiye’de de üzerinde önemli ve yoğun tartışmaların yapıldığı konuların başında gelmektedir. Türkiye’de borçlanmanın yol açtığı yüksek faiz, yatırımların dışlanması ve enflasyon gibi temel sorunlar zaman zaman borçlanmayı besleyen ve çok daha maliyetli hale getiren nedenlere dönüşmüş ve sürdürülebilirlik tartışmaları da tam bu dönemlerde yoğunluk kazanmıştır. Ekonomideki yapısal sorunlar, siyasal istikrarsızlıklarla gelişen ekonomik istikrarsızlıklar, ekonomik rasyonalitesi olmayan maliye politikaları ve bozulan mali disiplin borçlanma gereksinimini sürekli üst düzeyde tutarken artan borçlanma gereksinimini de söz konusu sorunları daha da derinleştiren bir etkiye sahip olmuştur. Hiç kuşkusuz böylesi bir yapı mali sektörün reel sektörü beslemekte yetersiz kalacağı bir sürece işlerlik kazandırarak kamunun, kaynak dağılımında etkinlik, gelir dağılımında adalet, büyüme ve kalkınma amaçlarının temelden sorgulanmasına yol açacak niteliktedir. Çalışmada 1980-2008 arası Türkiye’de kamu borçlarının gelişimi türlü yönleriyle incelenirken, borçların sürdürülebilirliğinin Türkiye bağlamında ifade ettiği anlam üzerine yoğunlaşılmış ve borç sürdürülebilirlik ölçütlerine göre borçların sürdürülebilirliği dönemler itibariyle incelenmeye çalışılmıştır.