Günümüz çağdaş demokratik kamu yönetimi anlayışının en önemli unsurlarından biri yerel yönetimlerin sahip olduğu idari özerklik ilkesidir. Merkeziyetçi devlet yapısının getirdiği yönetim modeline tepki olarak gelişen bu ilke son yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta Batı ülkeleri olmak üzere demokratik ülkelerin tercihi olagelmiştir. Türkiye`de biraz gecikme ile de olsa özelikle 2000`li yılların başından itibaren mevzuat değişikleri ile gerçekleştirilmeye çalışılan yerel yönetimlerin idari özerkliğini arttırma girişimleri kimi zaman yargı kararları kimi zamanda yargı kararlarına karşı sessizliğini k
Tükendi
Gelince Haber VerGünümüz çağdaş demokratik kamu yönetimi anlayışının en önemli unsurlarından biri yerel yönetimlerin sahip olduğu idari özerklik ilkesidir. Merkeziyetçi devlet yapısının getirdiği yönetim modeline tepki olarak gelişen bu ilke son yüzyılın ikinci yarısından itibaren başta Batı ülkeleri olmak üzere demokratik ülkelerin tercihi olagelmiştir. Türkiye`de biraz gecikme ile de olsa özelikle 2000`li yılların başından itibaren mevzuat değişikleri ile gerçekleştirilmeye çalışılan yerel yönetimlerin idari özerkliğini arttırma girişimleri kimi zaman yargı kararları kimi zamanda yargı kararlarına karşı sessizliğini koruyan yasama organının tutumu nedeniyle sekteye uğramıştır. Buna karşın özellikle yerel yönetimlerin icrai karar alma kapasitelerinin arttırılması ve yerel yönetimler üzerindeki vesayet denetiminin kısıtlanması konusunda yol alındığı açıktır.
Türkiye`de yerel yönetimlerin idari özerkliğinin hukuki rejimini analiz etmeyi amaçlayan bu kitap, "yerel yönetimler hukuku" alanında çalışan akademisyenler, mülki ve yerel yöneticiler ve öğrenciler açısından bir tür pusula ve yol haritası niteliğindedir. Özellikle Anayasa Mahkemesi kararları ve doktrindeki farklı görüşler ile desteklenen eser yerel yönetimlerin idari özerkliğinin uluslararası anlamının kavranabilmesi ve Türk hukuk sistemi içindeki yerinin anlaşılması açısından önemli bir referanstır.