Eski zamanlarda bozkırda yaşayan yarı yerleşik Türklerin siyasal iktidar anlayışı, Tanrı tarafından verildiğine inanılan kut ile meşruiyet tartışmalarını sonlandırmaya ve askeri başarılarla otorite kurmaya dayanıyordu. Onuncu yüzyılda İslam coğrafyasına girilmesiyle birlikte, İslam siyasal iktidarının uhrevi yönünden etkilendiler ve iktidar anlayışlarını buna göre yeniden şekillendirdiler. Bu ilk önemli değişimdi ve Selçuklu Sultanizmi olarak ortaya çıkan yeni siyasal oluşum, söz konusu etkileşimin sonucuydu. On dördüncü yüzyılın başlarında, İslam siyasal otoritesinin sarsılmasının yarattığı boşluk, Osmanlılar açısından bir avantaja dönüştü. Mehmet
Tükendi
Gelince Haber VerEski zamanlarda bozkırda yaşayan yarı yerleşik Türklerin siyasal iktidar anlayışı, Tanrı tarafından verildiğine inanılan kut ile meşruiyet tartışmalarını sonlandırmaya ve askeri başarılarla otorite kurmaya dayanıyordu. Onuncu yüzyılda İslam coğrafyasına girilmesiyle birlikte, İslam siyasal iktidarının uhrevi yönünden etkilendiler ve iktidar anlayışlarını buna göre yeniden şekillendirdiler. Bu ilk önemli değişimdi ve Selçuklu Sultanizmi olarak ortaya çıkan yeni siyasal oluşum, söz konusu etkileşimin sonucuydu. On dördüncü yüzyılın başlarında, İslam siyasal otoritesinin sarsılmasının yarattığı boşluk, Osmanlılar açısından bir avantaja dönüştü. Mehmet’in (II) normatifikasyon sürecinin sonucunda imparatorluk iktidarı haline büründürdüğü yeni otorite anlayışı, Selim’in (I) Mısır Seferi sonrasında bambaşka bir dinsel yöne evrildi. On dokuzuncu yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı siyasal otoritesindeki aşınma, yeni ve önemli bir değişim arayışını daha zorunlu kıldı. Bu zorunluluk, Monarşi’den, Kanunu Esasi’nin kabulü ile anayasal düzen olarak adlandırılan İlk Meşrutiyet’e geçişe yol açtı. Osmanlı padişahının ortak kabul etmekte zorlandığı iktidar anlayışının sonucunda, kısa zamanda yeniden Monarşi’ye dönüldü. Uzun süren mücadeleden sonra İkinci Meşrutiyet’in ilanının ardından başlayan İlk Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım, çağdaş bir iktidar anlayışına duyulan ihtiyacı gün yüzüne çıkardı. İmparatorluğun parçalanmasının yarattığı karmaşayı, ancak Milli Mücadele’nin kazanılması durdurabilmişti. Teşkilat-ı Esasiye ile yeni bir devletin kurulması, bu bakımdan çok önemli bir başarıydı. Ancak asıl değişim, egemenlik hakkının, kişiden/hanedandan, millete devredilmesiyle yaşandı. Bu yönüyle saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyet’in ilanı, Türk siyasal iktidarının gelişim tarihi açısından en büyük değişim demekti.
Elinizdeki kitapta, Türklerin, Bozkır’da başlayıp, İslam’la beraber yeni bir hale dönüştürdükleri Monarşik siyasal iktidar anlayışlarının, Selçuklu Sultanizmi’nden, Osmanlı İmparatorluk şekline, sonra anayasal düzen olan Meşrutiyet’e ve nihayet binlerce yıllık geleneksel kalıtsal/soya dayalı egemenlik hakkının millete devredilip Cumhuriyet’in ilan edildiği sürecin tarihsel aşamalarını okuyacaksınız.