Çarpık Aşk - 1. Kitap
ALEX VOLKOV bir meleğin yüzüyle kutsanmış ve kaçamayacağı geçmişiyle lanetlenmiş bir şeytandı.
Peşini bırakmayan bir trajedinin şekillendirdiği hayatında, başarı ve intikam için yaptığı acımasızlıklar yüzünden gönül meselelerine çok az yer kalmıştı.
Fakat en yakın arkadaşının kız kardeşiyle ilgilenmek zorunda kaldığında, göğsünde bir şeyler hissetmeye başladı:
Bir çatlak.
Bir sıcaklık.
Dünyasını
Tükendi
Gelince Haber VerÇarpık Aşk - 1. Kitap
ALEX VOLKOV bir meleğin yüzüyle kutsanmış ve kaçamayacağı geçmişiyle lanetlenmiş bir şeytandı.
Peşini bırakmayan bir trajedinin şekillendirdiği hayatında, başarı ve intikam için yaptığı acımasızlıklar yüzünden gönül meselelerine çok az yer kalmıştı.
Fakat en yakın arkadaşının kız kardeşiyle ilgilenmek zorunda kaldığında, göğsünde bir şeyler hissetmeye başladı:
Bir çatlak.
Bir sıcaklık.
Dünyasını yok edebilecek bir yangın.
AVA CHEN hatırlayamadığı çocukluğunun kâbuslarına hapsolmuş, özgür bir ruhtu.
Silik geçmişine rağmen, dünyadaki güzellikleri görmekten asla vazgeçmedi.
Arzulamaması gereken bir adamın, buzla kaplı dış görünüşünün altındaki kalbi de buna dahildi.
O, abisinin en yakın arkadaşıydı.
Komşusuydu.
Kurtarıcısı ve yıkılışıydı.
Onlarınki asla başlamaması gereken bir aşktı. Ancak başladığında, değer verdikleri her şeyle birlikte ikisini de yok edebilecek sırları açığa çıkarmıştı…
Çarpık Oyunlar - 2. Kitap
Zorluklara dayanıklı, huysuz ve kibirli koruma Rhys Larsen’ın iki kuralı vardı:
1) Müşterilerini ne pahasına olursa olsun korumak.
2) Duygusal bağ kurmamak. Hiçbir zaman.
Bu kuralları çiğnemeyi asla düşünmemişti… ta ki o kadın hayatına girene kadar.
Bridget von Ascheberg. Ona tamamen uyan inatçı bir karaktere ve Rhys’in bildiği tüm kuralları küle çeviren gizli bir ateşe sahipti. Hiç de onun beklediği gibi biri değildi. İhtiyacı olduğunu asla bilmediği her şeydi.
Bridget her geçen gün onun savunmasını daha fazla yıkmaya başlamıştı.
Rhys, artık inkâr edemeyeceği bir gerçekle yüzleşene kadar... Bridget’ı korumaya yemin etmişti ancak tek istediği onu mahvetmekti. Onu elde etmekti.
Çünkü kadın, ona aitti.
Onun prensesiydi.
Onun yasak meyvesiydi.
Onun her ahlaksız fantezisiydi.
Görkemli, iradeli ve görevine zincirlerle bağlı Prenses Bridget, dilediği gibi yaşama ve âşık olma özgürlüğünün hayalini kuruyordu.
Ne yazık ki abisi bir anda tahttan çekildiğinde, sevgisiz ama politik olarak uygun bir evliliğin olasılığıyla ve hiç istemediği bir tahtla karşı karşıya kalmıştı.
Yeni rolünün çetrefilli ve ihanetlerle dolu yolunda ilerlerken, asla sahip olamayacağı bir adama karşı duyduğu arzuyu da gizlemesi gerekiyordu.
Korumasına.
Onun koruyucusuna.
Onun nihai çöküşüne.
Beklenmedik ve yasak…
Onlarınki bir krallığı yok edebilecek, her ikisini de mahvedebilecek bir aşktı.
Çarpık Nefret - 3. Kitap
Başarılı bir doktor olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen çekici ve kibirli JOSH CHEN, baştan çıkaramayacağı hiçbir kadınla tanışmamıştı…
Ta ki Jules Ambrose’la karşılaşana kadar.
Güzel kızıl, tanıştıkları andan itibaren başının belası olmuştu fakat aynı zamanda da hiçbir kadının yapamadığı kadar zihnini işgal ediyordu.
Aralarındaki düşmanlık unutulmaz bir geceye dönüştüğünde, Josh onu sisteminden sonsuza dek atabilmek için bir çözüm önerisi sundu:
Basit kuralları olan, fiziksel çıkara dayalı bir anlaşma.
Kıskançlık yok.
Bağlanmak yok.
Ve kesinlikle âşık olmak yok.
Partileri seven, dışadönük ve hırslı JULES AMBROSE’UN tek bir hedefi vardı:
Baro sınavını geçip avukat olarak çalışmaya başlamak.
Ve ihtiyacı olan son şey, ne kadar çekici olursa olsun, katlanılmaz kelimesine hakkını veren bir doktorla ilişki kurmaktı.
Fakat onu tanıdıkça, uzun zamandır nefret beslediği adamın göründüğünden çok daha fazlası olduğunu fark etti.
O, en yakın arkadaşının abisiydi.
En büyük düşmanıydı.
Ve tek kurtuluşuydu.
Onlarınki cehennemden çıkma bir aşktı. Ancak ilişkilerine geçmişin iblisleri dahil olduğunda onları kurtarabilecek… ya da uğruna çabaladıkları her şeyi mahvedebilecek gerçeklerle yüzleşmeleri gerekecekti.
Çarpık Yalanlar - 4. Kitap
Çarpıcı, ölümcül fakat bunu saklayacak kadar akıllı bir adam olan CHRISTIAN HARPER, aslında mükemmel takım elbiselerle centilmen suretine bürünen bir canavardı.
Hayatında ahlaka ve aşka yer yoktu. Ancak alt katında yaşayan kadına karşı hissettiği tuhaf çekimi inkâr edemiyordu.
O, en karanlık arzularının odağıydı. Çözemediği tek bilmeceydi. Ve Stella’ya yaklaşma fırsatı doğduğunda, Christian ona reddedemeyeceği bir teklif yaparak kendi kurallarını çiğnemek zorunda kalmıştı.
Her canavarın bir zayıflığı vardı. Christian’ınki ise oydu.
Onun takıntısıydı.
Bağımlılığıydı.
Tek istisnasıydı.
Sosyal medyada sahip olduğu şöhretin aksine içine kapanık biri olan tatlı ve kibar STELLA ALONSO, kalbini yıllardır kafeste tutan bir romantikti.
Ayrıca, uğraşması gereken iki işi olduğundan bir gönül ilişkisine ayıracak zamanı ya da ilgisi yoktu.
Ancak geçmişinden gelen bir tehlike onu hayatında karşılaştığı en tehlikeli adamın kollarına -ve evine- doğru savurduğunda, uzun zamandır tatmadığı duygulara yelken açmıştı.
Çünkü Christian soğuk tabiatına rağmen onun pek çok şey hissetmesini sağlıyordu.
Tutkuyla dolduğunu.
Korunup kollandığını.
Arzulandığını.
Onlarınki sırlarla çarpılmış ve yalanlarla lekelenmiş bir aşktı.
Gerçekler nihayet ortaya çıktığında ise her şey paramparça olacaktı.