Kadının kendi bedenine, düşüncelerine, mülküne, eğitimine ve mesleğine sahip olma hakkını savunan Minna Canth (1844-1897), Finlandiya`nın en ileri gelen yazarlarından olduğu gibi, oyun yazarlığı konusunda da önemli bir yer kazanmış ilk kadındır. Canth`ın akıcı bir dille yazdığı iki oyun ve bir hikayesinden oluşan bu derlemede yer alan farklı kadınlar, kadın olmanın bilincine vardıklarında, kendilerine biçilen rollerden sıyrılıp, çatışmaya düşen kadınların acı veren portrelerini çizmektedirler.
Bir yüzyıl önce Minna Canth`ın eserlerinde işlediği kadın cinselliği üzerindeki yasaklamalar, kadının erkeğe olan yasal ve parasal bağımlılığı ve evlilikte baskı altındaki
Tükendi
Gelince Haber VerKadının kendi bedenine, düşüncelerine, mülküne, eğitimine ve mesleğine sahip olma hakkını savunan Minna Canth (1844-1897), Finlandiya`nın en ileri gelen yazarlarından olduğu gibi, oyun yazarlığı konusunda da önemli bir yer kazanmış ilk kadındır. Canth`ın akıcı bir dille yazdığı iki oyun ve bir hikayesinden oluşan bu derlemede yer alan farklı kadınlar, kadın olmanın bilincine vardıklarında, kendilerine biçilen rollerden sıyrılıp, çatışmaya düşen kadınların acı veren portrelerini çizmektedirler.
Bir yüzyıl önce Minna Canth`ın eserlerinde işlediği kadın cinselliği üzerindeki yasaklamalar, kadının erkeğe olan yasal ve parasal bağımlılığı ve evlilikte baskı altındaki konumuyla ilgili sorunlar, o günlerin Finlandiyasında olduğu gibi bugün de dünyanın birçok ülkesinde tartışmalara neden olmaktadır. Canth`ın eserlerinin yazınsal değeri, savunduğu fikirlerin hala güncel olmasından kaynaklanır.
Finlandiya`da büyük bir saygıyla anılan Minna Canth`ın Kuopio`daki evi müze haline getirilmiştir. Yazarın 160. doğum yılının kutlandığı 2004`te, böyle bir kitabın Türkçeye kazandırılması ayrı bir önem ve anlam taşımaktadır.