Uluslararası İlişkiler sadece ele aldığı konular ve konuları ele alış şekli ile değil, disiplinin nasıl ortaya çıktığı ve geliştiğine yönelik anlatı, neyin teori olup neyin olmadığına karar verilmesi, hangi kavramın uluslararası ilişkilere ait olduğuna hangisinin olmadığına yönelik tespit, araştırma konularının nasıl ve hangi yöntemle çalışılacağının belirlenmesi ile de Batı-merkezli bir disiplin olagelmiştir. Disiplinin hegemonik, dar görüşlü ve hiyerarşik bir yapı sergilenmesinde doğrudan rol oynayan bu somut durum, bu kitapta Uluslararası İlişkilerin altıncı büyük tartışması olarak adlandırılan “Statükocular-Yenilikçiler” tartışması bağlamında incelenmektedi
Tükendi
Gelince Haber VerUluslararası İlişkiler sadece ele aldığı konular ve konuları ele alış şekli ile değil, disiplinin nasıl ortaya çıktığı ve geliştiğine yönelik anlatı, neyin teori olup neyin olmadığına karar verilmesi, hangi kavramın uluslararası ilişkilere ait olduğuna hangisinin olmadığına yönelik tespit, araştırma konularının nasıl ve hangi yöntemle çalışılacağının belirlenmesi ile de Batı-merkezli bir disiplin olagelmiştir. Disiplinin hegemonik, dar görüşlü ve hiyerarşik bir yapı sergilenmesinde doğrudan rol oynayan bu somut durum, bu kitapta Uluslararası İlişkilerin altıncı büyük tartışması olarak adlandırılan “Statükocular-Yenilikçiler” tartışması bağlamında incelenmektedir. Uluslararası İlişkiler literatürünün son 40 yıllık birikimi içerisinde önemli bir yer kaplayan altıncı büyük tartışma, ana akım teorilerin evrensellik iddialarına yönelik eleştiriler ile başlamış, Batı-dışı teori ve kavram geliştirme çabası ile devam etmiş ve bugün gelinen gerçek manada merkezsiz, küresel ve kapsayıcı bir teorik yapının inşa edilmesinin gerekliliği üzerine yoğunlaşmıştır. Bu kitapta, altıncı tartışmanın taraflarının iddiaları ve disiplindeki mevcut durum bağlamında çoğulcu, küresel ve merkezsiz bir teorik yapının mümkün olup olmadığını sorgulanmaktır.