Laura Foster umutsuz bir romantik. Bu onun en büyük kusuru. Arkadaşları, ailesi, çevresindeki herkes bunu biliyor. Laura bile aklının ya beş karış havada, ya da romantik bir kitapta olduğunu kabul ediyor. Henüz beyaz atlı prensini bulamasa da, dünyayı tozpembe görmenin neresi yanlış ki? Fakat Laura’nın son ilişkisi de felaketle sonlanınca, erkeklere ve romantik hayallere kesinkes tövbe etti. Hayatı lime lime olmuş haldeyken bir şapşal gibi anne babası ve büyükannesiyle tatile çıktı. Yaş toplamının neredeyse 200 olduğu, sıkıcılıkta sınır tanımayan bu tatilde, Laura, saçlarını teker teker yolacak hale geldi. Tam da bileklerini kör bıçaklarla kesmeyi aklından geçirirken aksi ama seksi bir yabancıyla tanışmasın mı! İyi ama bu yabancı göründüğü gibi biri mi? Acaba Laura yine her şeyi yanlış mı anladı? Beyaz atlı prensini sonunda bulmuş muydu, yoksa yine kaderin çiftesini mi yiyecekti? Aaa! Kadınların da çektiği! Tatlı Laura. Kalbimiz seninle.