Kadimi, Büyük Selçukluların torunları olan Afganistan Türkmenleri ve onların yaşadığı bölge, Türk Dünyası’nda ihmal edilen konuların başında geliyor. Zira bin yılı aşkın bir zamandan beri Kuzey Afganistan’da yaşayan Türkmenler, Türkoloji araştırmalarında hak ettiği ilgiyi görmemiş, bu yüzden bu kadimi halk hakkında şu ana kadar kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır.
Oysa, Afganistan Türkmenleri dışa kapalı toplumsal yapıları ve yüzyıllardır sürdürdükleri geleneksel yaşamları ile konuyla ilgilenen araştırmacılar için adeta balta girmemiş bir ormandır.
20. yüzyılın başında Orta Asya’nın Sovyet yönetimine girme
Tükendi
Gelince Haber VerKadimi, Büyük Selçukluların torunları olan Afganistan Türkmenleri ve onların yaşadığı bölge, Türk Dünyası’nda ihmal edilen konuların başında geliyor. Zira bin yılı aşkın bir zamandan beri Kuzey Afganistan’da yaşayan Türkmenler, Türkoloji araştırmalarında hak ettiği ilgiyi görmemiş, bu yüzden bu kadimi halk hakkında şu ana kadar kapsamlı bir araştırma yapılmamıştır.
Oysa, Afganistan Türkmenleri dışa kapalı toplumsal yapıları ve yüzyıllardır sürdürdükleri geleneksel yaşamları ile konuyla ilgilenen araştırmacılar için adeta balta girmemiş bir ormandır.
20. yüzyılın başında Orta Asya’nın Sovyet yönetimine girmesinden sonra bölge halklarının laik ve Avrupai yaşam tarzına zorlanmasıyla eski göçebe ve bozkır yaşamına dair birçok gelenek ve örf adetler unutulmuşken, bunlar Afganistan Türkmenleri arasında hâlâ sürdürülmektedir. Nitekim, Amuderyanın güneyindeki Türkmen köylerinde bugün bile tarlalarını öküz ve sabanla süren, susam, ayçiçeği ve mısır gibi bitkileri cuvaz denilen geleneksel değirmenlerde öğütüp yemeklik yağ elde eden, atlar ve eşeklerle yolculuk yapan insanlara rastlamak mümkün.
Bununla birlikte, Afganistan’da 40 yılı aşkın bir zamandır süren istikrarsızlık yüzünden doğup büyüdükleri toprakları terk edip, dünyanın dört bir yanına dağılan yüz binlerce Türkmen de farklı kültürlerle tanışıp, çok farklı hayatlar yaşamaya başlamıştır.
Elinizdeki bu eser, Afganistan Türkmenleri konusundaki bilgi boşluğunu bir ölçüde de olsa gidermeye yönelik ilk teşebbüslerden biridir. Eseri benzerlerinden ayıran en önemli özellik, konunun ilk defa, bölgede doğup büyüyen, yerel dilleri ve örf adetleri çok iyi bilen, yerli bir uzman tarafından ele alınmış olmasıdır. Bu da, eseri daha ilginç hale getirdiği gibi, benzer çalışmalarda sıkça rastlanan hata ve yanılma paylarını en aza indirmektedir.