YANANCAK
"Ben kim miyim? Kaldırımda yürürken arkasından baktığınız , karşı masanızda otururken iç geçirdiğiniz , aşık olup uğruna şiir yazdığınız , penceresinin önünde şarkı söylediğiniz; size kapıyı açan , sizi doğuran ve büyüten , size bakan , size kapıyı açan , sizi doğuran ve büyüten , size bakan , sizin derdinizi çeken ...
Kısacası ben herşeysizim.Tüm bunları unuttuğunuzda da töre diye canımı aldığınız, dolmuşta tek kaldığında tecavüz edip kestiğiniz , sizden kendimi korumak için adalete sığındığımda kurşun yağmuruna tuttuğunuz , sçından tutup sürü
Tükendi
Gelince Haber VerYANANCAK
"Ben kim miyim? Kaldırımda yürürken arkasından baktığınız , karşı masanızda otururken iç geçirdiğiniz , aşık olup uğruna şiir yazdığınız , penceresinin önünde şarkı söylediğiniz; size kapıyı açan , sizi doğuran ve büyüten , size bakan , size kapıyı açan , sizi doğuran ve büyüten , size bakan , sizin derdinizi çeken ...
Kısacası ben herşeysizim.Tüm bunları unuttuğunuzda da töre diye canımı aldığınız, dolmuşta tek kaldığında tecavüz edip kestiğiniz , sizden kendimi korumak için adalete sığındığımda kurşun yağmuruna tuttuğunuz , sçından tutup sürüklediğiniz , saçı uzun aklı kısa deyip kaşık düşmanı ilan ettiğiniz kişiyim.
Ben bu ülkedeki kadınlardan biriyim"
YAZININ GİRDABINDA
Kimseye söyleyemediğin şeyleri herkese söylemek için yazarsın. Yalnız ve bir derdi olan yazar, tanımadığı bir kişiye fısıldar ihanetlerini, kıskançlıklarını, derin düşüncelerini, yalnızlığını, aşkını, hüsranlarını, hatalarını, yalanlarını, başarısızlıklarını, beceriksizliklerini, sırlarını… Yazdıkça da kendini keşfeder, kabul eder. Yalnız yazılır. Bir yalnız daha vardır: Okur. Yalnız olduğunu düşünen yazar ve okuru yazı birleştirir. Bir büyünün etkisine girmişlerdir. Yalnız değillerdir artık. Yalnız ve bir derdi olan okur da yazılanlarda kendini keşfeder. Okuduğu kişi biraz da kendisidir. Yazar derdini anlatmak için yazar. Okur derdini anlamak için okur. Yazar, okura fısıldar: Yalnız değilsin. Sen, ben gibisin. Yoksa yazamazdım. Okur da yazara fısıldar: Sen de ben gibisin. Yoksa okumazdım.
KALPOBUR
Olup bitenler, insanların içinde saklı tuttuğu ya da apaçık göstermekten çekinmediği iyi yanlarına inanmaktan beni vazgeçirmişti. Tesadüf eseri tanıştığım kişi ise insanların içindeki iyiye hâlâ inanıyordu. O’ndan sonra mutlu sonları çoğalttım, kötü biten romanların son sayfalarını yırttım ve yaşamın bu hâlini çok sevdim. Beni sevgiyle kucakladıkça, bana yakın oldukça var oluyordum...
Hepimiz özümüzde birer kalpoburduk aslında. Bunu saklayabildiğimiz ölçüde hayatla girdiğimiz savaşları kazanabiliyor ve dışarıdan bakan gözlere güçlü birisi gibi görünebiliyor hatta kanatlanıp uçabiliyorduk. Yine de istemediklerimiz karşımıza çıkıp durur, akışı kesintiye uğratır. Ne de olsa hayat kesik kesik akar, hikâyeler ise uzar gider.
Peki, tüm bunlar yaşadığım bir hayat mı yoksa hikâye mi?