Kur’an ayetleri, 23 yıllık süreçte peyderpey inmiştir. Bu inişte bazı ayetler doğrudan; bazıları ise bir soru veya olaya binaen inmiştir. Tefsir literatüründe bu ikinci kısım, “bir sebebe binaen inen ayetler” başlığında incelenmiştir. Bir sebebe inen ayetlerin anlaşılmasında temel problem, ayetin lafzının umûmîliğine mi itibar edilecek, yoksa sebebin husûsîliğine mi itibar edilecek meselesidir. Yani ayet hakkında indiği şahıs, olay ve soruyla mı sınırlı kalacak, yoksa ayet aynı durumdaki herkese genellenecek midir? Bununla ilgili Fıkıh usulünde hem de Tefsir usulünde “İtibar sebebin husûsîliğine değil, lafzın umû
Tükendi
Gelince Haber VerKur’an ayetleri, 23 yıllık süreçte peyderpey inmiştir. Bu inişte bazı ayetler doğrudan; bazıları ise bir soru veya olaya binaen inmiştir. Tefsir literatüründe bu ikinci kısım, “bir sebebe binaen inen ayetler” başlığında incelenmiştir. Bir sebebe inen ayetlerin anlaşılmasında temel problem, ayetin lafzının umûmîliğine mi itibar edilecek, yoksa sebebin husûsîliğine mi itibar edilecek meselesidir. Yani ayet hakkında indiği şahıs, olay ve soruyla mı sınırlı kalacak, yoksa ayet aynı durumdaki herkese genellenecek midir? Bununla ilgili Fıkıh usulünde hem de Tefsir usulünde “İtibar sebebin husûsîliğine değil, lafzın umûmîliğinedir” şeklinde bir usul kaidesi geliştirilmiştir. İşte elimizdeki bu kitap, “lafzın umûmîliğine mi yoksa sebebin husûsîliğine mi itibar edilecek” sorununu metodolojik açıdan incelemekte; iki taraf olarak ortaya çıkan görüşlerin mukayeseli bir şekilde analizini yapmakta, bir anlamda vahiy ile vâkıa arasındaki diyalektik ilişkinin boyutlarını metodik açıdan irdelemektedir.