Batı dünyasının bir aydınlık, bir de karanlık yüzü vardır. Aydınlık yüzü parlak olduğu için genellikle o görülür. Öylesine ki “Batı” denince çoğu kişi hemen bilim, ussal düşünce çağı olan “Aydınlanma”yı anımsar. Son dönemde de “insan hakları” ve “demokrasi”!... Oysa Aydınlanma çağı, aynı zamanda Batı sömürgeciliğinin doruğa ulaştığı dönemdir. Batılılar, insan hakları ve demokrasi deyip durdukları şu son dönemde de bu söylemlerinin arkasına saklanarak başka ülkeleri işgal edecekler, insanlarını öldürecekler ama bir yandan da çağ dışı y&oum
Tükendi
Gelince Haber VerBatı dünyasının bir aydınlık, bir de karanlık yüzü vardır. Aydınlık yüzü parlak olduğu için genellikle o görülür. Öylesine ki “Batı” denince çoğu kişi hemen bilim, ussal düşünce çağı olan “Aydınlanma”yı anımsar. Son dönemde de “insan hakları” ve “demokrasi”!... Oysa Aydınlanma çağı, aynı zamanda Batı sömürgeciliğinin doruğa ulaştığı dönemdir. Batılılar, insan hakları ve demokrasi deyip durdukları şu son dönemde de bu söylemlerinin arkasına saklanarak başka ülkeleri işgal edecekler, insanlarını öldürecekler ama bir yandan da çağ dışı yönetimleri destekleyeceklerdir.
Batılılar önceleri sömürgelerini ve giderek gözlerine kestirdikleri her ülkeyi uygarlaştırmak için çalıştıklarını da söyleyip durmuşlardır ama bu “uygarlaştırma” sürecinde başvurulan yöntem tam bir “vahşet” çeşitlemesidir. Vahşet, Batı’nın, antik Yunan’dan başlayıp Roma İmparatorluğu’nda gelişerek iç yapısını da biçimlendirmiş ve giderek doruğa ulaşmış bulunuyor. Örneğin, mezhep çatışmaları, din savaşları, Haçlı Seferleri, Engizisyon, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları Batı tarihinin dehşet dolu sayfalarıdır. Kendi içlerinde bile böylesine vahşi olan Batılıların başka ülke insanlarına neler yaptıklarını kestirmek güç olmasa gerektir.
İşte, bu kitabın amacı da, Batı’nın bu karanlık yüzüne bir parça olsun ışık tutmaktır.