Abdurrahmanı’d-Darîr tarafından 1747 yılında kaleme alınan bu eser, İslam dinini geniş halk kitlelerine tebliğ etmek ve öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser meleklere, kitaplara, peygamberlere iman ile kıyamet alametleri ve kıyamet günü gibi konulardan bahseder. Halkın kolayca anlayabilmesi için, eserde dönemine göre oldukça sade bir dil kullanılmıştır. Ayrıca eserin esas alınan nüshasının hattı harekeli nesih olup nüsha dil incelemesi açısından da bol miktarda malzeme barındırmaktadır.
Abdurrahmanı’d-Darîr hakkında çok fazla bilgi olmamakla birlikte kendisine ait beş eser bilinmekte iken t
Tükendi
Gelince Haber VerAbdurrahmanı’d-Darîr tarafından 1747 yılında kaleme alınan bu eser, İslam dinini geniş halk kitlelerine tebliğ etmek ve öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser meleklere, kitaplara, peygamberlere iman ile kıyamet alametleri ve kıyamet günü gibi konulardan bahseder. Halkın kolayca anlayabilmesi için, eserde dönemine göre oldukça sade bir dil kullanılmıştır. Ayrıca eserin esas alınan nüshasının hattı harekeli nesih olup nüsha dil incelemesi açısından da bol miktarda malzeme barındırmaktadır.
Abdurrahmanı’d-Darîr hakkında çok fazla bilgi olmamakla birlikte kendisine ait beş eser bilinmekte iken tarafımızdan Tenvîrü’l-Kulûb, Hazâ Risâle-i Tuhfetü’s-Sıbyân ve Tezkiretü’z-Zekât adlı üç yeni eseri daha tespit edilmiştir. Ayrıca üzerinde çalışma yaptığımız Vasiyyeti’l-Ârifîn adlı eserin de farklı bir nüshası bulunmuştur. Bu nüsha ile edisyon kritik yapılarak eser okuyucunun istifadesine sunulmuştur.
Bu eser, 18. yüzyılda ağır ve ağdalı bir dille yazılan mensur eserlerin yanında, halk için daha sade bir dille kaleme alınan eserlerin var olduğunu da göstermektedir.