“Yakup Cemil’i teşebbüslerinden vazgeçirecek hiçbir kuvvet mevcut değildir… Benim hakkımda kim ne derse desin; ya on beş maddelik bilinen fikrimi kabul ettireceğim yahut asılacağım. Belki harbin nihayetine kadar çıkarmayacaklar. Ben bu fikirde ‘Türk’ün, taşım da taşım’ dediği gibiyim.”
Yakup Cemil
Bu kitap; İttihâd ve Terakki Cemiyetinin önemli ismi Yakup Cemil’in Cemiyetle öne çıkan ve Cemiyetin müdahalesiyle 11 Eylül 1916’da kurşuna dizilmek suretiyle sona eren hayat hikâyesini efsanelerden arındırarak arşiv vesikaları ve diğer kaynaklara dayanarak ortaya koyuyor ve ana baba adından başlayara
Tükendi
Gelince Haber Ver“Yakup Cemil’i teşebbüslerinden vazgeçirecek hiçbir kuvvet mevcut değildir… Benim hakkımda kim ne derse desin; ya on beş maddelik bilinen fikrimi kabul ettireceğim yahut asılacağım. Belki harbin nihayetine kadar çıkarmayacaklar. Ben bu fikirde ‘Türk’ün, taşım da taşım’ dediği gibiyim.”
Yakup Cemil
Bu kitap; İttihâd ve Terakki Cemiyetinin önemli ismi Yakup Cemil’in Cemiyetle öne çıkan ve Cemiyetin müdahalesiyle 11 Eylül 1916’da kurşuna dizilmek suretiyle sona eren hayat hikâyesini efsanelerden arındırarak arşiv vesikaları ve diğer kaynaklara dayanarak ortaya koyuyor ve ana baba adından başlayarak birçok hatayı da tashih ediyor. Ayrıca Yakup Cemil’in baş kahramanı olduğu 1916’daki münferit sulh davasının Divan-ı Harp sorgu tutanaklarını içeriyor ve bu tutanakların çeviri yazımını gün yüzüne çıkararak okuyucuların dikkatine sunuyor.
Nihayetinde bu kitap, silah ve siyaset arasında tükenmiş bir ömrün, Yakup Cemil’in;
Bursa seyahati ve Prens Sabahaddin’in hususi kâtibi Satvet Lütfi ile ilişkisini,
Münferit sulh çerçevesindeki on beş maddelik manifestosunu,
Meserret Oteli toplantılarını,
Sapancalı Hakkı, Mümtaz Bey ve Hüsrev Sami ile ilişkilerini, Kara Kemal, Bahaeddin Şakir, Doktor Nazım ve Midhat Şükrü gibi isimlerle görüşmelerini,
Enver Paşa ve Talât Bey hakkındaki değerlendirmelerini,
Mustafa Kemal Paşa’nın Harbiye Nazırlığı meselesini,
imzalı ifadelerinden öğrenebilme imkânı sunuyor; Yakup Cemil meselesiyle ilgili Esatlı, Ertürk ve Vardar’ın yazdıkları bazı hususları tashih etmenin yanında bu meselenin Almanya’nın İstanbul Büyükelçiliği raporlarına yansımasını da ele alıyor. Karanlıkta kalan pek çok meseleyi açıklığa kavuşturacağını umduğumuz bu çalışmayı Türk okurunun ve akademisinin dikkatine sunmaktan kıvanç duyuyoruz.