“Zaman bizi ‘bir söğüdün dalını eğer gibi eğiyor’ ise, bu varoluşsal süreçte Ali Murat İrat’ın kendisine ve dünyaya sorduğu sorular var: Kendini gerçekleştirme sorunsalıdır bu. Yaratıcı yalnızlığın dünya denen odasından pencerelere yapılan yolculuk, ‘camı değil, camın ötesini’ görebilmeye bir çağrı da denebilir buna.”
Ahmet Telli
“‘Bazı insanlar çok kereler ölür gün içinde’ diyor. Çivi çakar gibi yazıyor. Çiviyi alıp duvara çakar gibi.”
Elif Çongur
“… Kendimiz
Tükendi
Gelince Haber Ver“Zaman bizi ‘bir söğüdün dalını eğer gibi eğiyor’ ise, bu varoluşsal süreçte Ali Murat İrat’ın kendisine ve dünyaya sorduğu sorular var: Kendini gerçekleştirme sorunsalıdır bu. Yaratıcı yalnızlığın dünya denen odasından pencerelere yapılan yolculuk, ‘camı değil, camın ötesini’ görebilmeye bir çağrı da denebilir buna.”
Ahmet Telli
“‘Bazı insanlar çok kereler ölür gün içinde’ diyor. Çivi çakar gibi yazıyor. Çiviyi alıp duvara çakar gibi.”
Elif Çongur
“… Kendimizi fazlasıyla kandırdığımız bir kavramın peşine düşmüş İrat: ‘yalnızlığın…’ Başımıza gelmesinden en çok korktuğumuz ama her seferinde aksini yapmaya çalıştığımız bir vaziyetin ortasındaki hali pür melalimiz! İnsanlık; birbirinden nefret ederek yalnızlaşmaya çalışırken, yalnızlık korkusuyla bir arada yaşamanın yollarını arayan çaresiz bir kalabalık şimdi. Okudukça kalbinizi değil ellerinizi yakan satırlar bunlar. Öylesine sahici ve içten. İçinizi acıtsa da sonuna kadar peşine düşüp, bitirmek istiyorsunuz. İrat’ın derdi yazdıklarında saklı. Ne bir yakınma ne de bir nasihat. Varoluşun zahmetli ve kederli yolculuğu; o kadar!”
Ercan Kesal
“Ali Murat İrat’ın yazdıklarını, yazıdan çok şiir gibi okuyorum. Şiir değil ama, şiir gibi defalarca okunacak, saklanacak, açıp açıp yeniden bakılacak yazılar. Yazıda bir şiir duyarlılığı.”
Haydar Ergülen
“Ali Murat İrat, birkaç yıl önce yalın ve derinlikli birkaç yazısıyla dikkatimi çekmişti. Diğer yazılarına da göz attığımda, aklına geleni yazmayı maharet sayanların nicel kalabalığında okurunu bir avuç altın için kum dağlarını devirmeye mecbur bırakmadan sözü gediğine koyan, felsefeyle yoğrulmuş ustaca kurgularla yer yer şiirin kıyılarından geçen sıkı yazılar yazdığını fark ettim. O, modernizmin kıskacında insan unsurunun nihilizme yönelen yazgısında bizi insanlığımızla yüzleştiren yazılar yazıyor. Zamana direnecek yazılar…”
Yılmaz Odabaşı