`Yaşlılık` diye isimlendirilen romanda aslında 35 yaşına gelmiş olmasına rağmen pek çok duygusal gelişimi yaşayamamış ve bu yüzden kendini yaşlı hisseden bir kişilik anlatılmaktadır. Şüphesiz bu eksiklikler, kahramanın karşılaşacağı her yeni duyguya kuşkuyla yaklaşmasına neden olmaktadır. Çünkü kendisinde yaşının verdiği olgunluğu hissetse de deneyimleri açısından yetersiz kalmakta ve bu yüzden kişilik kargaşaları yaşayabilmektedir.
Tam anlamıyla hâkim olamadığı hayatına, kendisinden küçük ve pek çok açıdan dış dünyayla bağlantısı olmayan, aynı evi paylaştığı kız kardeşinin sorumluluğunu taşımak zorunluluğu da eklenince bu yetersizlik onda ihmalkârlık boyutuna varmaktadır ve kız kardeşinin yalnızlığını gözlemleyerek kendi yaşadığı
Tükendi
Gelince Haber Ver`Yaşlılık` diye isimlendirilen romanda aslında 35 yaşına gelmiş olmasına rağmen pek çok duygusal gelişimi yaşayamamış ve bu yüzden kendini yaşlı hisseden bir kişilik anlatılmaktadır. Şüphesiz bu eksiklikler, kahramanın karşılaşacağı her yeni duyguya kuşkuyla yaklaşmasına neden olmaktadır. Çünkü kendisinde yaşının verdiği olgunluğu hissetse de deneyimleri açısından yetersiz kalmakta ve bu yüzden kişilik kargaşaları yaşayabilmektedir.
Tam anlamıyla hâkim olamadığı hayatına, kendisinden küçük ve pek çok açıdan dış dünyayla bağlantısı olmayan, aynı evi paylaştığı kız kardeşinin sorumluluğunu taşımak zorunluluğu da eklenince bu yetersizlik onda ihmalkârlık boyutuna varmaktadır ve kız kardeşinin yalnızlığını gözlemleyerek kendi yaşadığı yalnızlık doğrultusunda hareketlerini yorumlamaktadır. Onun yaşadığı psikolojik sorunların nedenlerini kolaylıkla çözümleyebilmekte hatta bu sorunlardan kaçarak kız kardeşini yalnız bırakmaktadır. Amalia`nın Balli`ye olan ilgisini Emilio, sevgilisi Angiolina`ya olan ilgisine benzetmekte, Balli`ye karşı olan bu platonik aşkını kendince yorumlayarak kendisinin Angiolina konusunda hangi konularda dikkatli davranması gerektiğini belirlemektedir. Çünkü belli yaşa gelmiş Emilio da Amalia kadar dış dünyaya kapalıdır ve onun gibi daha önce hayatına seveceği ve değer vereceği bir insan girmemiştir.
"...Görüntüleri seven bir insan olarak, kendi yaşamını da sanki vadi boyunca dümdüz, değişmeden ilerleyen bir yol olarak görüyordu; Angiolina`ya yakınlaştığı zaman yol kıvrılıyordu ve çeşitli ağaçlarla, çiçeklerle, tepelerle dolu bir ülkeye varıyordu. Bu kısa bir bölümdü ve sonra bir vadiye iniyordu, kolay ve güvenli yol başlıyordu ama o büyüleyici, rengârenk, hatta zorlu aralık sayesinde eskisi gibi sıkıcı olmuyordu..."