Sözlü tarihte ne çok hikâye var, zamanla kaybolmaya mahkûm. Hepsi zamanın farklı kesitlerinden toplumsal yaşanmışlığa not düşüyor. Yok olup giden kültürlerin en büyük talihsizliği, belki bu yaşanmışlıkların kaleme alınarak kalıcı kılınmaması.
Mehmet Ali Işık, Yazılmamış Hikâyeler’de doğup büyüdüğü toprakların dilden dile aktarılarak bugüne gelebilmiş ama çoğu kaybolmaya yüz tutmuş olaylarını hikâyeleştiriyor. Bir yanda devlet baskısı, bir yanda Kürt feodalleri, bir yanda topraklarından sürgün edilen Ermeniler, bir yanda hep öteki olarak yaşa
Tükendi
Gelince Haber VerSözlü tarihte ne çok hikâye var, zamanla kaybolmaya mahkûm. Hepsi zamanın farklı kesitlerinden toplumsal yaşanmışlığa not düşüyor. Yok olup giden kültürlerin en büyük talihsizliği, belki bu yaşanmışlıkların kaleme alınarak kalıcı kılınmaması.
Mehmet Ali Işık, Yazılmamış Hikâyeler’de doğup büyüdüğü toprakların dilden dile aktarılarak bugüne gelebilmiş ama çoğu kaybolmaya yüz tutmuş olaylarını hikâyeleştiriyor. Bir yanda devlet baskısı, bir yanda Kürt feodalleri, bir yanda topraklarından sürgün edilen Ermeniler, bir yanda hep öteki olarak yaşamaya mahkûm kılınmış Aleviler… Yazılmamış Hikâyelerin kahramanları ötekiler ve öteki olarak kalmaya yazgılı olanlar yani. Doğaya eklenmiş devletten çıkarılmış insanların öyküleri… Ve elbette Ah minel aşk.
Kitap derin folklorik araştırmalara konu olabilecek olayları, geçmişin tozlu sayfaları arasından gün yüzüne çıkarıyor. Bu bakımdan bir sosyal tarih kuyumculuğu gibi de okunabilir. Yazılmamış Hikâyeler en çok da bunun için yazılması gereken hikâyelerden menkul…