Eğer kıyâmet vücudî kıyâmetse, hâdiselerde sadece Rabb’ini gördüğünden erir, nefisler sarsılır. Bu eğer maddî bir sarsıntı ise, aslında gören için bu sarsıntı, Cenâb-ı Hakk’ın nurunun her şeyi sarışıdır. Bu kimse yapanın yaptıranın O olduğunu idrak ettiğinden ve O’nun rahmetinin gazâbını daima örttüğünü bildiğinden hâdiseleri hakîkatinden seyreder. Bu kişi er kişidir. Hâli ise, hâdisede hizmet etmek, itiraz etmemektir.
Görülüyor ki iki çeşit kıyâmet vardır: Küçük ve büyük kıyâ
Tükendi
Gelince Haber VerEğer kıyâmet vücudî kıyâmetse, hâdiselerde sadece Rabb’ini gördüğünden erir, nefisler sarsılır. Bu eğer maddî bir sarsıntı ise, aslında gören için bu sarsıntı, Cenâb-ı Hakk’ın nurunun her şeyi sarışıdır. Bu kimse yapanın yaptıranın O olduğunu idrak ettiğinden ve O’nun rahmetinin gazâbını daima örttüğünü bildiğinden hâdiseleri hakîkatinden seyreder. Bu kişi er kişidir. Hâli ise, hâdisede hizmet etmek, itiraz etmemektir.
Görülüyor ki iki çeşit kıyâmet vardır: Küçük ve büyük kıyâmet.
Küçük kıyâmet kulun idrak etmeye başlaması ve bu idraki geliştirerek iki âlemin arasında kalacak seviyeye erişmesidir. Büyük kıyâmet ise herkesin mutlaka kendi hakîkatini göreceği günü anlatır.
Buradan anlaşılıyor ki herkesin kendi âyân-ı sâbitesini idrak etmesine, yani kendi hakîkatini görmesine büyük kıyâmet deniyor, ki bunlar amel defterlerini sağdan alanlardır. Bazıları ise taşıdıkları ismin hakîkatinden bîhaber olduklarından şaşkınlık ve pişmanlık cehennemine girecekler, ki bunlar amel defterlerini soldan alanlardır.
Âcizane derim ki: Amel defterini sağdan almak, dünyada gayretini mânevî yolda sarf etmek demektir. Soldan almak, nefsanî yolda sarf edilen bir ömür demektir.
Cemâlnur Sargut